GolAtanKaleye.net3 YAŞINDA

18 Aralık 2010

Bu Kalp Seni Unutur Mu?



Evet son lig maçına çıktı Galatasaray geçenlerde Ali Sami Yen'de.
Skor çok önemli değil.Biliyorum yakışmadı Sami Yen'e ama biz onu böyle hatırlamayacağızki zaten.Barcelona'yı Real Madrid'i Milan'ı ezdiğimiz zamanların o duygulu gözleri aklıma esercesine hatırlayacağız.
Yada şampiyonluğa kala dakikaların sanki saatler gibi geldiği o zamanları.Futbolcularımızın arma aşkıyla ağladığı zamanlarla kalacak Sami Yen aklımızda.
Boş laflar değil bunlar Dünya'nın en büyük 3. anbiyans'ı demiyorlar boşuna.Bana göre 1. ama el ne anlar o cehenneme gitmeyince.
Sir Alex Ferguson'a dua ettiren bu stad ruhun şad olsun...

15 Kasım 2010

Türk Futbolu İlerliyor Yalanı !

Ligimiz bu sezon kontrolü iyice kaybetti. Kimin kimi yendiği belli olmuyor. Bir maça favori belirlemek gerçekten çok zor. Öyle garip sonuçlar çıkıyor, tahminler o kadar şaşıyor ki bu yüzden heyecanın üst düzeyde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Belki de yıllardır arzulanan bir şey bu ama futbol kalitesi olarak neredeyiz dersiniz, işte bu büyük bir soru işareti. Şu an ligin zirvesinde yıllardır böyle bir tabloya hasret Trabzonspor var. Hemen arkasında 3 büyüklerden biri yada hepsi olsa yine çok göz önünde olmazlardı ama en yakın büyük Fenerbahçe 8 puan geride 5.sırada. Trabzon’un altında Kayseri, Bursa ve Belediye var. Beşiktaş’ın liderle arasındaki puan farkı 9, Galatasaray’ın 13. Peki aradaki bu fark futbolumuza ne kadar yansıyor? Bence hiç.

İlk 4 takım bulunduğu yere çok iyi futbol oynayarak mı geldi, hayır. Mücadele tamam ama iyi futbol yok. 3 büyükleri hiç saymıyorum zaten. Harcanan paraları, yapılan yatırımları düşündüğümüzde şu an ki lig tablosunda bir tuhaflık olduğunu söylemek lazım. Avrupa’nın diğer liglerine baktığımızda da tuhaflığın boyutunu görebiliriz. İçinde bulunduğumuz haftada bu kadar fark normal değil. Sakın yanlış anlaşılmasın. Trabzon’un ve altındaki takımların başarısını küçültmek değil niyetim. Onlar kendi imkanlarıyla şu an inanılmaz bir performans gösteriyorlar. Ama ya 3 büyükler dediklerimiz.

Fenerbahçe ve Beşiktaş zaman zaman saman alevi gibi performanslar sergilese de genelde istenilen seviyeye çıkabilmiş değil. Galatasaray’ı ise saymıyorum bile. Hagi’nin maç sonu bazı kelleler gidecek açıklaması her şeyi açıklıyor. Peki 3 büyükler dediğimiz takımlarımızın bu kadar paralar harcayıp bu kadar kötü olmaya hakları var mı? Yani şu anki tabloya bakıp ligimiz çok iyi bir noktaya gidiyor, 3 büyüklerin hegemonyası yıkıldı, futbolumuz çağ atlıyor diyenler hayal görmesin. Çünkü sahada futbol adına çok az şey var. Trabzon kazanıyor ama şiir gibi oynayarak değil. Son maçlarda hep rakiplerinin anlık hatalarını değerlendirdi. Kayseri ise 90 dakikanın genelini seyrettiğinizde bu takım nasıl bu kadar puan topluyor dersiniz. Belediye yine içlerinde en iyisi. Müthiş mütevazi kadrosuyla yine futbol adına bir şeyler yapmaya çalışıyorlar.

Fenerbahçe’ye baktığımızda Emre sakatlandı orta saha çöktü, kayıplar başladı. Önce kupada Ankaragücü, ardından Gaziantep mağlubiyeti. İşin ilginç yanı iki maçı da öne geçmesine rağmen kaybetmesi. Peki, Teknik direktörünün maça katkısı ne? Sıfır. Orta sahada bir çok varyasyon denenebilecekken o sadece seyrediyor. Sistemi oturtma gibi bir derdi yok. Alex oynadığı sürece Fenerbahçe’nin oyun sistemi zaten belli. Ona kalan tek şey yeni oyuncuları adapte etmek ve maç içerisinde oyunun seyrini değiştirebilecek hamleleri zamanında yapmak. Beşiktaş ise tam bir bulmaca. Ligin en iyi kadrosuna sahip ama her maç değişik bir 11 ve bir türlü oturtulamayan bir sistem. Ne oynadığı belli olmayan bir takım. Yeni teknik adamın bir alışma süreci vardır ama Schuster’in şu ana kadar doğruyu çoktan bulması lazımdı. Ülkemizde son yıllarda alışık olmadığımız sürece sadece hücumu düşünen bir sistemi oturtmaya çalışıyor. Bu çok güzel bir düşünce. Beşiktaş’ta çoğu maçta sonucu elde edemese bile futboluyla zevk veriyor ama bu geçiş bu kadar keskin mi olmalıydı diye düşünüyor insan. Çünkü kadro yapısı bu hızlı geçiş sürecini kaldıramıyor. Bu olumsuzluklara rağmen Schuster'le yola devam edilecek mi? Daha ligimize böyle bir şeyle karşılaşmadık. Çünkü Schuster'in mantalitesi oturduğu anda ülkenin en keyif veren takımı olacağı ve Avrupa Kupalarında ses getireceği çok yüksek bir ihtimal. Galatasaray ise tam bir kaos içinde. Hagi’nin yapacağı hiçbir şey yok çünkü yönetim sezon başında hiçbir şey yapmamış zaten. Rijkaard’ın günahı neydi diye sorası geliyor insanın. Çünkü Galatasaray’ın öncelikli derdi teknik adamdan çok yönetimin iş bilmezliğinde. Yıllar sonra Galatasaray taraftarının bu kadar tepkili olduğunu gördüm. Haksız da değiller.

Özetle ligimiz çok tuhaf bir yere doğru gidiyor. Heyecan açısında Anadolu takımlarının yukarıya oynaması güzel. Ama diğer yönden futbolumuz nereye gidiyor. İyiye doğru olmadığı kesin. Lig TV sayesinde artık her maçı 90 dakika izleyebiliyoruz. Peki bu maçlardan zevk alabiliyor muyuz, yine hayır. Peki çözüm ne diye sorsanız cevabım belli. Özellikle büyüklerin yönetimlerinde yada sportif direktör tanımında futbolun içinden gelen birilerinin işin başında olması, teşhislerin doğru konması gerekiyor. Yoksa bu gidişle kulüp bazında Avrupa Kupalarında, milli takım bazında da büyük kupalarda eski, başarısız yıllara dönüş yaparız gibi gözüküyor.

Adnan VS Adnan

Birçoğunun aksine, maçı izlemye giderken zaten Manisaspor'un galibiyetini izleyeceğimi az çok tahmin ediyordum... Ancak alınacak bir mağlubiyetin bu kadar "şeref yoksunu" olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi...

Aslına bakacak olursanız, sahaya çıkan ilk 11 maça uygun bir seçimdi ve sakatların yokluğunda Galatasaray ancak bu kadar oynayabilirdi ama... Ben dahil kimsenin itirazı oynanan oyuna ya da mağlubiyete değil...

Şöyle ki ;

Kaleci Ufuk, potansiyeli seviyesinde bişeyler yapmaya çalıştı... Servet, Neill, Insua, Cana, Pino bu futbolcuların hepsi yapabileceklerini yapmaya çalıştılar ya da en azından bize öyle gösterdiler...

Ama sahada bir güruh vardı ki taraftarın "bu forma kutsaldır nasip olmaz herkese" tezahüratının birebir hedefi onlardı... Peki kimdi onlar ? Mesela Ali Turan... Eleştirilerimi çok hafif bir şekilde yapmaya dikkat ederek yazıma devam edicem...

Ali Turan... Galatasaray formasının ağırlığını kaldırabilecek bir kapasiteye sahip olmadığını çok öncelerden beri söylüyorum... Dün de beni şaşırtmadı açıkçası...

Ayhan Akman... Onun hakkında söyleyeceğim herşey boş kalcak ama şöyle bir örnekleme yapayım; Ayhan maç boyunca toplasanız 5 kere dikine top atmıştır, ikisi taca üçü rakibe gitti...

Elano... Galatasaray'da oynamak isteğinin olmadığı çok aşikar... Birçok pozisyonda ayağını uzatsa alabileceği paslara bile tenezzül edip ayağını uzatmadı paşam...

Bunlar belki de en çok göze batanlardı ancak genel bir sorun söz konusu... Florya'da futbolcuların hakimiyetinde bir sistem kurulmasının zararları bunlar... Dolayısıyla konu dönüp dolaşıp Adnan Sezgin'e geliyor...

Adnan Sezgin, bulunduğu göreve "seçilerek" getirilmiş, ya da bu görevi gönüllülük esasıyla yapan birisi değildir mevkii itibariyle... Adnan Sezgin, Galatasaray'dan maaş alan ve yaptığı için Galatasaray'ın çıkarlarını gözetmesi olması gereken biridir... Adnan Sezgin'i o göreve getiren de Adnan Polat'tır...

Sonuç olarak, Galatasaray başkanı Adnan Polat, Galatasaray'ın maaşlı çalışanı Adnan Sezgin'i görevden almak için Galatasaray'taraftarının ona küfürlü tezahüratlarda bulunmasını mı beklemektedir buna anlam verebilmiş değilim... Ancak yaşanan sıkıntıların ve söz konusu "umursamaz" güruhun, Adnan Sezgin'in kokuşmuş iktidarsızlığından kaynaklandığı ortadadır...

Çözüm mü ? Adnan Sezgin derhal istifa etmelidir. Etmiyorsa Başkan Adnan, maaşlı Adnan'ı bir an önce o koltuktan etmelidir... O da olmuyorsa Galatasaray Spor Kulübü'nün değerli kongre üyeleri olağanüstü kongreyi toplamak amacıyla bir an önce imza toplamaya başlamalıdırlar...

Evet bir takımın şahane bir stada sahip olması önemlidir, güzel tesislere sahip olması da. Ya da borçsuz bir kulüp olması ve yatırımlar yapması da gerçekten önemli konular... Ancak unutmayalım ki Galatasaray Avrupa'nın 1 numarası olduğunda köhne bir stadı, boğaza kadar borcu, köpek bağlasanız durmayacak tesisleri vardı...

Sonuç itibariyle değişmesi gereken şey zihniyettir... Evet Adnan başkan kulübü gerektiği gibi yönetmektedir... Ancak futbolu yönetmek için günümüz futbolundan hiç olmazsa bir nebze anlayabilecek bir insan gereklidir... Ve bu insan kesinlikle Adnan Sezgin değildir...

Dip Not : Adnan Sezgin'in kariyeri Adanaspor ve İstanbulspor'u küme düşürdükten sonra, Galatasaray'ı tarihinde ilk kez Manisaspor'a mağlup eden başarılar zincirinden oluşmaktadır... Ancak böyle giderse hiç abartısız söylüyorum kariyerinde üç takımı küme düşürme başarısının olma ihtimali hiç de az değil...

11 Kasım 2010

Rijkaard-Schuster İkilemi

Rijkaard'da yaşananların kopyası bu sezon Schuster'de yaşanıyor . Lige güzel bir başlangıç, iyi futbol, gollü maçlar derken birkaç hafta sonra kötü futbol, puan kayıpları ve üst üste mağlubiyetler sahne almaya başladı. Rijkaard, Schuster ikilisinin UEFA Avrupa Ligi maceraları bile birbirine çok yakın. Böylesi bir benzerlik, tarih tekerrürden ibarettir sözünü ispatlamaya çalışıyor sanki.

Rijkaard "eleştirisavar" pamuklara sarılan ilk teknik direktörümüz olmuştu. Sebebi tamamiyle Barcelona'daki başarıları ve güzel futboldu. Yani bugüne değil, geçmişe bakıp karar verilmişti ve alınan karar uygulanmıştı. Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin 35 yaşında emeklilik yaşamaya gelmiş futbolcu transfer etmekle bu durumun ne farkı var? İkisinde de kıstas öznenin geçmiş başarıları. Ee hani pozitif futbol anlayışı!

Schuster'in durumu da aynı. Beşiktaş ilk haftalarda umut verdi. Quaresma öncülüğünde topa sahip olan, göze hoş gelen hareketler yapan bir takım oldu ama eksiklerini bir türlü kapatamadı. İlk haftadaki maçta da kolay pozisyon veriyordu, 11. haftadaki maçta da kolay pozisyon verdi. İlk hafta Buca'ya karşı da pozisyon kısırlığı yaşamıştı, Kasımpaşa'ya karşı da yaşadı. Takımda ilerlemeden çok gerileme var ve bir türlü durdurulamıyor.

Şahsi görüşüm Rijkaard da Schuster de fazla abartıldı ve abartılıyor. Rijkaard şunları yaptı, bunları yaptı demeyeceğim ama Barcelona dışındaki kariyeri pek parlak değil. Şimdi Bilgin Gökberk olsaydım burada, "Barcelona'dan kovulmak için sırada bekleyen bir sürü teknik direktör var" yazardım. Ama bu cümle ne kadar doğru kendinize bir sorun. Hala doğru diyorsanız Milan'dan kovulan Fatih Terim'i neden rahatlıkla eleştirebiliyoruz dersiniz.

Schuster, Rijkaard'a nazaran daha fazla takım çalıştırmış. İspanya'da başarılı olmuş. Ama kariyerinde Beşiktaş'a en benzer takım olan Şaktar Donetsk'de bir sezonu tamamlayamamış.
Bu iki kariyer incelemesinden çıkartmak istediğim, "bu adamlar işe yaramaz" görüşü değil. "Gözümüzde fazla büyüttüğümüz" fikridir. Rijkaard nasıl pamuklara sarıp sarmalanıyorsa Schuster de aynı muameleyi görüyor. Sebebi ne, Beşiktaş'tan önceki futbolculuk ve teknik direktörlük başarıları, yani geçmiş. Ee hani futbola bakışımızı değiştirmeliydik!

Bugün Schuster'i, dün Rijkaard'ı eleştirmeyenler, eleştirmekle kovun demenin aynı şey olduğunu sanıyor herhalde. Ben Schuster'i eleştiriyorum, sebebi hatalarını haftalardır düzeltmemesi, düzeltmek için çaba harcamaması. Hala çok pozisyon veren ve az pozisyon bulan bir takımı var. 5-6 haftadır hiçbir işe yaramayan bir korner taktiği kullanıyor bu takım. Hatırlarsınız, hani top ceza sahası dışına atılıyor, orada bekleyen oyuncu gelişine şut çekiyor. Gol olma ihtimali kırk yılda bir. Hakan Ünsal'ın TSYD Kupası'nda Beşiktaş'a attığı golle o kontenjan doldu zaten.

Bir kez daha altını çizeyim, eleştirmek=kovun demek değil. Eleştirilen kişiyi daha doğru bir yola sevk etmeye çalışmak. Schuster'den daha fazla mı biliyorsun diyebilirsiniz ya da Rijkaard'dan? Ben değil ama "ortak akıl" eminim daha fazla biliyordur.

Belki Rijkaard "doğru dürüst" eleştirilebilse, buna izin verilseydi bugün görevinin başında olurdu. Schuster için diyeceklerim benzer. Gidiş, iyiye gidiş değil. Geçmişini pamuklara sarmak bugünü kurtarmayacak!

Battalgazi


Blog'un diğer yazarlarından birisi olan Onur'a verdiğim örnek ile başlamak istiyorum Batdal yazısına. Giriş yapamadım çünkü. Her şişe geçirilmiş kıymalı harç nasıl "Adana Kebap" (aslında sadece Adana demek gerek şanı gereği) olmuyorsa, her uzun boylu santrafor da "Pivot Santrafor" olmuyor maalesef.

Mehmet Batdal için geldiğinde Giorgios Samaras benzetmesi yapmıştım ama yanıldığımı daha iyi anlıyorum artık. Mehmet Batdal, Zlatan Ibrahimovic'in parçaları eksik bir modeli. Çünkü, boyuna göre harika bir tekniği ve ayak hakimiyeti var. Üstüne gittiğinde, güçlendirdiğinde ceza sahası çevresinden görsel açıdan muhteşem goller atabilir. Ama asla ve asla Hakan Şükürvari gollerin altında imzası olmayacaktır. Duran toplarda kafa golleri atmasını beklememeliyiz. Bunu ben değil, izlediğim 2-3 maçı da değil, rakamları söylüyor.

TFF'nin sitesinde, golleri için yazan rakamlar bunlar. 2008-2009 sezonunda attığı 7 golün 7'si de ayakla. 2009-2010 sezonunda attığı gollerin sayısı 19. Kafa ile attığı gol ise 5. 13 adet ayakla. 1 adet kendi kalesine. Daha eskiye gidiyoruz. 2007-2008 sezonunda attığı ilk 3 gol kafa ile. Sonrasında attığı 11 golün sadece 1 tanesi kafa. Daha eski sezonlara gidildikçe gol rakamları düşüyor. Kafa ile attığı gol sayısı yine az. Bu sene OFK Belgrad'a attığı gol yine ayak ile. Hem de bir kenar ortasına sıçrayıp, ayakla vurmuştu.

Şimdi, 1.95 m boya sahip bir ismin attığı goller içerisinde bu kadar düşük bir oranda (%22.5 yani 40'da 9) kafa golü sahibi olması şaşırtıcı ve üzerine konuşulması gereken bir konu ve Batdal adına handikap. Dahası, hepimizde olduğu gibi "boyu uzun, o zaman iyi hava topuna çıkar" yanılgısının içerisine de düşmemize sebebiyet verdiği için, Batdal adına 2.handikap bu. Batdal'ın kendisi adına artısı ise tekniği var. Ayaklarını düzgün kullanıyor. Bunun üzerine gitmesi gerek. Daha çok gitmesi gerek. Kafa toplarındaki zaafiyetini gidermek adına çalışmalar yapar mı şu saatten sonra bilmiyorum. Yaşı 25'e geldi çünkü Batdal'ın. Hakan Şükür, 18'ine gelmeden babasının 2-2.5m'ye astığı toplara kafa vurmaya çalışarak geliştirdi bu özelliğini. Güçlü olduğu, kendisinin güvendiği özelliğinin üzerine gitmesi gerek. Tanju Çolak gibi ayak içi ile dişe kanal tedavisi yapabilecek bir isimin bile her antremandan sonra ayak içi şut çalışması yaptığını düşünürsek, şutlarını hele o ince çalımları attıktan sonra ceza sahasından attığı şutları kesinlikle çok ama çok geliştirmeli.

Şu Galatasaray'da santrafor mevkiisini bir kaparsa, kimseye vermez. Ama yine bu Galatasaray'da, 18.haftada yani 2.devre başlarken, eğer Galatasaray santraforluğu için tartışılmayan, ismi 1.sırada düşünülmeyen bir isim olursa Batdal, büyük şeyler kaybeder. Hem kendisi kaybeder. Hem Galatasaray kaybeder. Hem Türk Futbolu kaybeder....

12 Ekim 2010

Tarih yazdık (!)

Hiddink yönetimindeki Milliler, Almanya'dan sonra bu zamana kadar hiç yenilmediğimiz Azerbaycan karşısında sahadan 1-0 mağlup ayrılarak adeta tarih yazdı.
2012 Avrupa Şampiyonası elemeleri A Grubu'nda Türkiye 4. maçında deplasmanda konuk olduğu Azerbaycan'a 1-0 mağlup olarak üst üste 2. mağlubiyetini aldı.

Almanya karşısında sahadan farkı bir şekilde mağlup ayrılan A Milli Takımımız, daha önce 5 kez karşılaştığı 4 galibiyet ve 1 beraberlik aldığı Azerbaycan'a yenilerek şok etkisi yarattı. Mücadelenin tek golü 39. dakikada Sadygov'dan geldi.
Bakü'de Türk taraftarların da oldukça destek verdiği mücadeleye Ay-Yıldızlı ekibimiz iyi başladı. 15. dakikada Hamit'in yaklaşık 25 metreden çektiği şut üst direkte patladı. Kalesinde zaman zaman tehlikeli anlar yaşayan Milliler bu pozisyonlardan birinde kalesinde golü gördü. 38. dakikada Sadygov ceza sahası içinde topa sert vurdu ve top köşeden ağlarla buluştu. Karşılaşmanın ilk 45. dakikası Azerbaycan'ın 1-0 üstünlüğü ile tamamlandı.

Mücadelenin ikinci yarısında ise her iki ekipte atak bir oyun sergiledi. A Milliler oldukça sağlam kapanan Azerbaycan savunmasını geçemedi ve sahadan 1-0 mağlup ayrıldı.


AZERBAYCAN: 1 - TÜRKİYE: 0

STAT: Tefik Behramov
HAKEMLER: Aleksandru Dyakonu, Radu Adrian, Vida Ghinguleac (Romanya)

AZERBAYCAN: Kamran Agayev, Rail Melikov (Dk. 44 Aleksandr Chertoganov), Rashad Sadigov, Sasa Yunisoğlu, Elnur Allahverdiyev, Mahir Shukurov, Ruslan Abushev, Farid Guliyev (Dk. 70 Rauf Aliyev), Vugar Nadyrov, Rahid Amirguliyev, Vagif Dzhavadov (Dk. 83 Vurghun Huseynov)
TEKNİK DİREKTÖR: Berti Vogts

TÜRKİYE: Volkan, Gökhan Gönül, İbrahim Toraman, Servet, Hakan, Tuncay (Dk. 58 Sercan), Hamit, Emre, Selçuk (Dk. 80 Halil), Özer (Dk. 46 Nihat), Semih
TEKNİK DİREKTÖR: Guus Hiddink

GOL: Dk. 39 Rashad Sadigov (Azerbaycan)
SARI KARTLAR: Dk. 55 Mahir Shukurov, Dk. 59 Rahid Amirguliyev, Dk. 77 Kamran Agayev (Azerbaycan), Dk. 55 Hakan (Türkiye)

İLK YARIDAN POZİSYONLAR:
9. dakikada Türkiye defansının arkasında topla buluşan Vagif Dzhavadov, kaleci Volkan ile karşı karşıya yaptığı vuruşta top direğin yanından az farkla auta çıktı.
17. dakikada Rashad Sadigov'un kullandığı serbest vuruşta top az farkla direğin üstünden auta gitti.
18. dakikada Hamit'in ceza sahasının dışından yaptığı vuruşta, top üst direkten oyun alanına döndü.
25. dakikada Semih'in pasıyla ceza alanına giren Hamit'in vuruşunda topu kaleci Kamran Agayev çeldi. Oyun alanına dönenen meşin yuvarlağı Azerbaycan defansı uzaklaştırdı.
35. dakikada Emre'nin defansın arkasına gönderdiği topla ceza alanında buluşan Gökhan Gönül meşin yuvarlağı kaleci Kamran Agayev'in üstünden filelerle buluşturmak istedi, ancak kaleci 2 hamlede topa sahip oldu.
37. dakikada Selçuk'un ceza alanının dışından yaptığı vuruşta kaleci Kamran Agayev, meşin yuvarlağı kornere çeldi. Korner atışında ceza alanı içinde oluşan karambolde topa Servet vurdu, kaleci meşin yuvarlağı kontrol etti.
39. dakikada kornerden gelen topla ceza alanı dışında buluşan Rashad Sadigov meşin yuvarlağa yerden düzgün vurdu ve takımını 1-0 öne geçirdi.

İKİNCİ YARIDAN POZİSYONLAR:
51. dakikada Vugar Nadyrov'un ceza alanını solundan yaptığı ortada, ceza alanında meşin yuvarlağa Farid Guliyev dokundu, kaleci Volkan topu ayağıyla kornere çeldi.
68. dakikada ceza alanında oluşan karambolde topla buluşan Nihat, topa iyi vuramadı ve meşin yuvarlağı kaleci Kamran Agayev kontrol etti.
73. dakikada Nihat'ın kullandığı serbest vuruşta topu kaleci Kamran Agayev kontrol etti.
75. dakikada Vagif Dzhavadov'un ceza alanından sert şutunda, top kaleci Volkan'dan döndü. Dönen topla buluşan Ruslan Abushev'in vuruşunda, meşin yuvarlak kale direğinin yanından auta gitti.
81. dakikada Gökhan Gönül'ün sağdan ortasında Servet, ceza alanında topa kafayla vurdu. Meşin yuvarlak kale direğinin üstünden auta çıktı.
83. dakikada Nihat'ın sağdan kafayla ceza alanına gönderdiği topa Semih vurdu, meşin yuvarlak Azerbaycan defansından oyun alanına geri döndü.

8 Ekim 2010

Almanlar'ı 'Mesut' ettik!


EURO 2012 elemelerinde Almanya'nın en ciddi rakibi olarak gösterilen A Mili Takımımız, etkisiz bir oyun sonrası rakibine 3-0 mağlup oldu.

Berlin'de, oyunun genelinde EURO 2008'deki milli takımdan eser yoktu. Millileri yıkan gollerden biri de çok tartışılan Mesut Özil'den gelirken oynanan futbol, hayal kırıklığı yarattı.

İYİ BAŞLAYAMADIK
Berlin Olimpiyat Stadı'nı dolduran binlerce taraftarımızın desteğiyle maça başlayan Ay yıldızlılar, ilk dakikalarda oyun kurmakta zorlandı. Orta saha hakimiyetini çabuk kazanan Almanya, Klose'nin koşularının yanı sıra Podolski ve Mesut'la tehlikeli fırsatlar yakalarken son vuruşları iyi yapamadı.

MESUT YUHALANDI
Bu arada Berlin'deki binlerce Türk taraftar, Almanya forması giyen Mesut Özil'i top her ayağına geldiğinde yuhaladı. Baskı karşısında sakin görünmeye çalışan genç oyuncu, ilk yarıda beklendiği kadar etkili olamadı.

Maçın 22. dakikasında sakatlanan Aurelio, oyundan çıkmak zorunda kalırken yerine giren Tuncay'la millilerimizin oyun taktiği bir anda değişti. Nuri ve Emre'yi orta sahaya çeken Hiddink, Tuncay'ı Nuri'nin rolüne soyundurdu. Öte yandan 29. dakikada burnuna darbe alan Servet, Aurelio'dan sonra taraftarlarımızı korkutsa da kısa bir tedavinin ardından oyuna geri döndü.

İlerleyen dakikalarda baskısını arttıran Almanlar, aradığı golü 42. dakikada buldu. Lahm'ın ceza sahasına yaptığı ortada topa Müller kafayı vurdu, direkten dönen topu ofsayt itirazları arasında Klose tamamladı ve Almanya, soyunma odasına 1-0 önde girdi.

İKİNCİ YARIYA HIZLI GİRDİK
İlk yarının son bölümlerinde yediği golle geriye düşen millilerimiz ikinci yarıya hızlı başladı. Maçtaki en net gol pozisoyonunu 52. dakikada yakalayan Milliler, Halil Altıntop'un vuruşunda kaleci Neuer'e takıldı.

Teknik direktör Hiddink, 62. dakikada Halil'in yerine Semih kozunu oyuna sürerken Ay yıldızlılar, bu dakikalarda oyunda dengeyi yakaladı. Ancak bu kez hızlı ataklarla tehlikeli pozisyonlara giren Almanya, Volkan'ın kalesine sıkıntıya soktu.

MESUT ATTI, SEVİNMEDİ...
Ancak 79. dakikada yine hızlı gelişen bir atakta Mesut, Volkan'la karşı karşıya kaldığı pozisyonu bu kez affetmedi. Bu arada maçtan önce gol atarsa ne yapacağını bilmediğini söyleyen Türk kökenli oyuncunun attığı golden sonra abartılı bir sevinç göstermemesi dikkat çekti.

Bu golden sonra tamamen gardı düşen millilere bitirici darbe 87'de Klose'den geldi: 3-0.

Maçın kalan dakikalarında başka gol olmayınca Almanya, A Milli Takımımızı 3-0 yenerek 3'te 3 yaptı ve 9 puanla grup liderliğine yükseldi. Ekibimiz ise 6 puanda kalarak averajla Avusturya'nın arkasında 3. sıraya geriledi.

(Ligtv.com.tr)

ALMANYA: 3 - TÜRKİYE: 0
STAT: Berlin Olimpiyat
HAKEMLER: Howard Webb, Michael Mullarkey, Peter Kirkup, Andre Marriner (İngiltere)

ALMANYA: Neuer, Lahm, Mertesacker, Badstuber, Westermann, Khedira, Kroos, Podolski, Mesut Özil, Müller, Klose
TEKNİK DİREKTÖR: Joachim Löw

TÜRKİYE: Volkan, Gökhan, Servet, Ömer, Sabri, Aurelio (Dk. 24 Tuncay), Emre, Özer, Nur (Dk. 78 Sercan Yıldırım), Hamit, Halil
TEKNİK DİREKTÖR: Guus Hiddink

SARI KART:Dk. 45 Servet

GOLLER: Dk. 42 Klose, Dk. 79 Mesut, Dk. 87 Klose

İLK YARIDAN DAKİKALAR
12. dakikada Khedira'nın kendi çabasıyla ceza alanına girdikten sonra son çizgiye yakın bölümden attığı şutta top kaleci Volkan'da kaldı.

16. dakikada Müller'in pasıyla ceza alanının hemen önünde topla buluşan Mesut'un yerden şutunda kaleci Volkan meşin yuvarlağı kornere çeldi.

34. dakikada Hamit'in pasında topla buluşan Halil ceza alanına kadar sürdüğü topa vurmakta geç kalınca, araya giren Mertesacker tehlikeyi önledi.

39. dakikada Kroos'un soldan kullandığı faul atışında ceza alanı içinde Servet, Mertesacker'den önce topa kafayı vurarak, meşin yuvarlağı kornere çeldi.

GOL. 42. dakikada sağ taraftan yapılan ortada Müller'in kafa vuruşunda kaleci Volkan topu çelmesine karşın meşin yuvarlak direkten döndü. Klose dönen topa çizgi üzerinde kafayla ağlara gönderdi: 1-0.

45 artı 4. dakikada Kroos'un orta sahadan kullandığı faul atışında ceza alanı içinde iyi yükselen Mertesacker'in kafa vuruşunda top az farkla üstten auta gitti.

Karşılaşmanın ilk yarısı 1-0 Almanya'nın üstünlüğüyle tamamlandı.

19 Eylül 2010

Fenerbahçe :1 Aykut Kocaman :1

Evet yanlış okumadınız, Fenerbahçe Beşiktaş'la değil Aykut Kocaman'la berabere kaldı... Neden mi... Başlayalım o zaman...

Her iki takımında sahaya diziliş şekilleri kadroları gayet normaldi ve bu seçimlere göre de Fenerbahçe oyunun hakim olan tarafı oldu ilk yarıda... Niang'ın girdiği pozisyonlar, Fenerbahçe'nin kurduğu baskı takdire şayan... Nitekim Fenerbahçeyi öne geçiren gol, her ne kadar kaleci Hakan'ın büyük hatası buna vesile olsa da Fenerbahçe'nin yarattığı baskılı oyunun snucuydu...

Ama ne olduysa ikinci yarı oldu... Sebebini bilmediğimiz bir nedenden dolayı Emre yerini Özer'e bıraktı ikinci yarıda... Bununla doğru orantılı mıdır bilmiyorum Beşiktaş ikinci yarıya bambaşka bir takım görüntüsünde başladı... Sakatlıkar falan her ne kadar kadro değişiminde etkili olsa da hocaların kadroya müdahelelerni kısıtlayacak kadar değildi...

Gelelim Aykut hocanın yaptığı hataya... İkinci yarıda oyunu kendi sahasında kabullenen bir Fenerbahçe yarattı... Bir de yetmezmiş gibi Baroni'yi oyuna alarak Beşiktaş'ın ekmeğine yağ sürdü... Beşiktaş bir penaltıyla haspel kader beraberliği yakalsa da yarattığı baskı zaten bir şekilde en az bir gol getirecekti...

Sezon başında söylediğim "5. haftanın sonunda Aykut hoca tay tay olur" tezim az daha gerçekleşiyordu.... Ama hala durumu sağlam değil bence...

Sonuç olarak maçın hakkının beraberlik olduğunu söyleyebilirim... Bu skor en çok Bursaspor ve Galatasaray'a yaradı o da işin bir diğer tarafı...

18 Eylül 2010

TAKİPÇİLERİMİZDEN ÖZÜR DİLİYORUZ...

Sitemiz, server kaynaklı bir takım nedenlerle bazı tarayıcı programlarında doğru şekilde görüntülenememektedir... Bu sorunun giderilmesi açısından yoğun bir çalışma içerisinde bulunmaktayız...

En kısa sürede bu sorunu gidererek sizlerle doyumsuz futbol paylaşımlarına devam etmeyi diliyoruz ve teknik aksaklıklar nedeniyle sizden uzak kaldığımız için özür diliyoruz...

Engin ÇANCIOĞLU
GolAtanKaleye.net
BAŞYAZAR

23 Ağustos 2010

Galatasaray Takım Değil Rijkaard Adam Değil

Ben hayatımda böyle rezillik görmedim... Mesele Bursaspor'a yenilmek ya da 2-0 yenilmek ya da ne bileyim başlıbaşına "yenilmek" değil... Mesele aciz oyun, aciz hoca, aciz futbolcular...

Rijkaard Bitmiştir !...

Geldiğinde en çok destekleyenlerinden biri olduğum Frank Rijkaard benim gözümde artık bitmiştir... İlk 15 dakika kaleye 4 şut çekiyosun, 3 ü kaleyi bulmuş... 15. dakikada rakibin "ilk defa senin yarı sahana geçtiğinde" 1-0 öne geçiyor...

Bu ne demektir ? Bu söylemekten, tekrarlamaktan bıktığımız, bu iş Ayhan'la Barış'la olmaz demektir...

Sen ki saçma sapan bi takıma 1-0 gerye düştüğünde hemen Baros'u oyuna aldın bikaç gün önce... Cana'yı almak için neyi bekliyosun ?

Maçı izleyen herkesin kolayca anlayabileceği bir şey vardı, Galatasaray ortasahasının merkezi çalışmıyordu ve değiştirilmeliydi... Rijkaard paşam maç izliyordu... Bileti bedava ya, maç izlemenin keyfini çıkarıyor...

Adnan başkan vur tekmeyi bu adama, sarılalım Tugay'a...

Amatör Hakem...

Hakem kesinlikle kötü niyetli olduğunu düşünmesem de maçı berbat etti... Önce 45. dakikada Volkan Şen'in apaçık ikinci sarı kartını es geçerek skora doğrudan etki etti... Sonrasında da saçma sapan yerlerde saçma sapan tavırlarla maçı durup dururken germeye başladı... Bu hakem Kasımpaşa-Bucaspor maçını pekala yönetebilir ama bu büyük maça bu hakemi veren MHK'ya da selam(!) olsun...

Galatasaray Takım Olmaktan Çok Uzakta !

Galatasaray ne zaman takım olur, ne zaman adam gibi oynar bilemiyorum... Bildiğim tek bir şey var o da şuan bir takım değil... Deplasmanda Sivas'a yenil kendi evinde Bursa'ya üstelik ligin ilk iki haftasında...

Eee ? Sen hani büyük takımdın ? Herhangi bir anadolu takımından ne farkın kaldı şimdi ? Sivas ve Bursa'ya yenildin... Kimi yeneceksin ki ?

Bursaspor İyi Değildi...

Bursaspor'u kurtaran tek durum Galatasaray'ın inanılmaz formsuzluğuydu... Hakkını yemeyelim Galatasaray'ın oyun olarak üstün olduğu noktalar var maçta... Ama Bursaspor bitiriciliğini geliştirmiş ve enden bulduğu pozisyonları gole çevirdi... Bursa'yı kurtaran bir durum daha geldi aklıma... 45. dakikadaki hakemin yaptığı büyük hata...

Tebrikler Bursaspor... Yazıklar olsun GALATASARAY !

19 Ağustos 2010

Takımlarımıza Başarılar...

Camoranesi GALATASARAY'DA !

İtalyan yıldız Mauro Camoranesi'nin Galatasaray ile 2 yıllık anlaşma sağladığı iddia edildi.

Dünya Kupası 2010: Mauro German Camoranesi (İtalya) (Getty Images)
Cana ve Pino'dan sonra yabancı transferinde somut adımlar atamayan Galatasaray yönetiminin Juventus'un yıldızı Mauro Camoranesi ile anlaşma sağladığı belirtildi.

Fanatik'in haberine göre, transfer çalışmalarını gizlilikle sürdüren Galatasaray yönetimi Arjantin asıllı İtalyan milli futbolcu Camoranesi ile her konuda anlaşma sağladı.

Birmingham City
ile uzun pazarlıklar yapan fakat anlaşma sağlayamayan veteran yıldız, geçtiğimiz günlerde de menajeri vasıtasıyla yaptığı açıklamada Milan isterse Milano'da forma giyerim demişti.

Galatasaray'ın yıllık 2 milyon avrodan 2 yıllık anlaşma sağladığı İtalyan oyuncunun transferinin önümüzdeki günlerde açıklanması bekleniyor.

Dünya Kupası sevinci yaşadı
54 defa İtalya milli takım forması giyen Camoranesi, milli takım adına 5 gol kaydetti. 2006 Dünya Kupası'nı kazanan İtalya milli takımında da yer alan 33 yaşındaki futbolcu 2002 yılından yana Juventus forması giyiyor.

18 Ağustos 2010

Mesut Özil Madrid'te !


Real Madrid isterse alır... Medyasıyla birlikte Almanların üzerine çöktüler ve bitirdiler. Transferin Werder Bremen-Sampdoria maçı öncesinde bitmesi gerekiyordu. Oynarsa Real'e gelmesinin bir anlamı yoktu. Kaka'nın sakatlığı da bir sezon önceye çekti transferi. Almanlar 15 milyon bonservis alacak. Mesut için yıllık 5 milyon Euro çok çok iyi rakam. Bunda oyuncunun Real'e evet demesinin payı büyük. Sözleşmesinin son senesine girilirken Almanların eli bağlanırken, oyuncunun tercihi önemliydi. Real Madrid de 5 milyon ile aklını çeldi. Mourinho'nun elinde bir Türk oyuncu. İzlemek keyif verecek. Alman milli takımı vs. hepsi hikaye. Yolu açık olsun...

16 Ağustos 2010

Şeref ve Haysiyet Üzerine !

Değerli okurlar; az sonra sizinle bir fotoğraf paylaşacağım ve bu fotoğrafın altında yatan anlamları sizlere açıklamaya çalışacağım için yazımın başlığı "şeref ve haysiyet üzerine"...

Ama önce gelelim haftanın değerlendirmesine...

BEŞİKTAŞ TAŞ GİBİ
Cumartesi akşamı Bucaspor ile karşılaştı karakartal... Evet rakipleri nispeten zayıf bir takımdı, evet bir kişi eksik kalmışlardı... Ama Beşiktaş'a taş gibi dememizin sebebi 1-0 galip gelmesi değil ki... Beşiktaş futbol zihniyetini değiştirmiş... Futbol oynamanın ne demek olduğunu anlamış gibi...

Beşiktaş'ın tek golü 46. dakikada Bobo'dan geldi ama çoğu insan golü değil akıl dolu gol pasını konuşuyor... Guti olmak böyle birşey işte... Beşiktaş iyi yolda ve bence şampiyonluğun en büyük favorisi...

GALATASARAY BEKLEMEDE
Şimdi yazmaya başlasam Galatasaray'ın sorunlarını sayfalar sürecek... İyisi mi kısa bir özet geçeyim...

Galatasaray "takım olmak" teriminden çok uzakta... Rijkaard'ın git gide "hoca olmak" teriminden uzaklaşması gibi... Ancak şunu da sölemek lazım... Galatasaray'ın sorunu çözülmez bir sorun değil... Bu takım nasıl Adnan Polat'ın eseriyse, transfer nasıl geciktiyse, Rijkaard geçen yıl takımın başındayken bu yılın planlarını nasıl yapmadıysa, nasıl nasıl nasıl... Hatalar zincirinin son halkasında ise taraftar var... Basılan yeni sezon formalarını GalatasarayStore'lar da raflarda bırakmayan, depolarda bırakmayan cefakar taraftar...

Adnan Polat'ın bu taraftara "çapulcu" dediği günleri de hepim
iz hatırlarız... Şimdi sıra sizde Adnan bey... Taraftar store'larda forma bırakmadı... Görevini yaptı...

Yap üç tane bomba gibi transfer gözümüzde "çapulcu" seviyesine düşme!

FENERBAHÇE ESKİ TAS ESKİ HAMAM

Antalyaspor'un yanlızca adı değişmemiş, takımı da değişmiş... Geçen yılki Antalyaspor'dan eser yok... Tamam ama Fenerbahçe'de iyi oynadı...

Aslında mesele Fenerbahçe'nin iyi oynaması değil... Mesele
"Fenerin zihniyeti" meslesi... Fenerbahçe'nin Antalya'yı yenmesi kimsenin gözünü boyamasın... Bakın sölüyorum 6. hafta bittiğinde Aykut hoca gönderilirse şaşırmam... Neden ? Çünkü Fenerbahçe'yi nurtopu gibi potansiyel krizler bekliyor...

Bir kere bu futbolla bu fikstürle Aykut hocanın 6. haftayı göreceğine kesinlikle inanmıyorum bu bir... İkincisi Niang mı oynar bu takımda Semih mi ?... Velhasıl bunlardan kaynaklı doğabilecek krizcikler...

Fenerbahçeliler soğuk kanlı olsunlar, ama bu gidişat iyiye gidişat değil...

GELELİM FOTOĞRAFA...

Yukarıda gördüğünüz fotoğraf Pazar gecesi, Fenerbahçe-Antalya maçından hemen sonra yayına giren %100 Futbol programından bir anı gösteriyor bizlere...

Fotoğraftakiler kimler ? NTVSpor servisi muhabiri ve yanında röportaj yaptığı Fenerbahçe'ye 4-0 mağlup olmuş takımın oyuncusu Deniz Barış...

Röportaj yaklaşık 4 ila 6 dakika arasında sürdü... Deniz Barış bu süre boyunca tek bir kez bile "ANTALYASPOR" sözünü telaffuz etmezken, Fenerbahçe'nin lig ve avrupa kupalarında hedefediklerinden, bu yılki takımın geçen yılki takımla karşılaştırılmasına, taktik ve teknik gereksinimlerinden, kadro kalitesi ve oyuncu yapılarına kadar birçok konuda yorumda bulundu...

Ve en kötüsüyse, işte fotoğrafta gördüğünüz ruh haliyle... Oldukça rahat ve gülümseyerek...

Şimdi soruyorum... Bu mudur 4 farkla mağlup olmuş takımın oyuncusu ?

9 Ağustos 2010

Süper Lig 1. Hafta Programı

14 Ağustos Cumartesi:

20.00 Gaziantepspor-Kasımpaşa (Kamil Ocak)
20.00 Sivasspor-Galatasaray (Sivas 4 Eylül)
22.00 Eskişehirspor-Gençlerbirliği (Eskişehir Atatürk)
22.00 Bucaspor-Beşiktaş (Stadı daha sonra açıklanacak)

15 Ağustos Pazar:

19.30 Ankaragücü-Trabzonspor (Ankara 19 Mayıs-Seyircisiz)
21.00 Kardemir Karabükspor-Manisaspor (Necmettin Şeyhoğlu)
21.45 Fenerbahçe-Madical Park Antalyaspor (FB Şükrü Saracoğlu-Seyircisiz)

16 Ağustos Pazartesi:

21.00 İstanbul Büyükşehir Belediyespor-Kayserispor (Atatürk Olimpiyat)
21.00 Bursaspor-Konyaspor (Bursa Atatürk)

Baros'tan Galatasaray'a Büyük Teveccüh !

Sakatlığı sebebiyle geçen sezon sadece 17 maç forma giyebilen Çek futbolcu, Sarı-Kırmızılı kulüple nikah tazelerken bir milyon euroluk fedakarlığa imza attı

Çek golcünün imzasının perde arkasında ilginç olayların yaşandığı ortaya çıktı. Rubin Kazan'ın yanı sıra Wolfsburg ve Hoffenheim sezon sonu sözleşmesi bitecek olan golcü futbolcuyu bonservis bedeli ödemeden transfer etmek için düğmeye basınca Başkan Adnan Polat, Adnan Sezgin'e Çek yıldız ve menajeriyle derhal görüşme talimatı verdi.

İstanbul'a davet edilen menajer Pavel Paska ile pazarlık masasına oturuldu. Sarı-Kırmızılılar, yıllık 2 milyon euro alan Çek oyuncuya 500 bin euro daha zam yaptı.

Paska 'Galatasaray'ın teklifi Rubin Kazan'ın önerdiği rakamdan 1 milyon euro daha az. Bu şartlarda sözleşme imzalamak sana mantıklı geliyor mu' diye sordu.

Baros 'Sevdiğim ve sevildiğim yerdeyim' karşılığını verdi.

Paska bunun üzerine Sezgin'e, 'Oyuncuma Ruslar yıllık 3.5 milyon euro teklif ediyor. Ancak Milan burada oynamak istiyor. Size kendini borçlu hissediyor' diyerek teklifi kabul ettiğini bildirdi. Baros da Sezgin'le el sıkışırken 'Sakatlığım sebebiyle geçen sezon faydalı olamadım. Sizlere borcum var. Bu borcu bu sezon ödeyeceğim' diye söz verdi...

7 Ağustos 2010

Süper Lig'in Adı Değişiyor...

Turkcell ile Digitürk arasında anlaşmazlığa neden olan Süper Lig'in isim hakkı konusunda ipi Süper Toto göğüsledi. Yıllık 25 milyon dolara isim hakkı 5 yıllığına Süper Toto'nun oluyor.
Süper Lig'in ismi hakkı konusunda bu yıla ilişkin opsiyon hakkını kullanma konusunda Digitürk ve Turkcell arasındaki yaşanan anlaşmazlıkta, düğümü Spor Toto Teşkilat Başkanlığı'nın teklifi çözdü. Digitürk ile Spor Toto arasında sürdürülen isim hakkı sponsorluğunda büyük ölçüde anlaşmaya varıldığı, anlaşmanın pazartesi ya da salı günü imzalanacağı öğrenildi.
Spor Toto Teşkilat Başkanı Bekir Yunus Uçar, konuyla ilgili olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüklerini belirterek, ''İsim hakkı konusunda sayın başbakanımızdan olur aldık. Kendisi de bu gelişmenin ileride İddaa oyunun özelleştirmesi sürecinde marka değerini arttıracağını söyledi. Özelleştirmenin de böylece daha kolay olacağını ifade ettiler. Kısa bir süre içinde isim hakkı konusunda gelişmeler olacak. Hukukçularımız protokol taslağı üzerinde çalışıyor, aksi bir durum olmadığı takdirde, yıllık 25 milyon dolar karşılığında 5 yıl süreyle Süper Lig'in isim hakkı Spor Toto'da olacak'' diye konuştu.
TURKCELL'DEN BELGE BEKLENİYOR
Süper Lig ismi hakkını daha önce elinde bulunduran Turkcell ile yayıncı kuruluş arasındaki sorunun da böylece aşılmış olacak. Turkcell'in bugün muvafakat belgesini Digitürk ve Türkiye Futbol Federasyonu'na (TFF) vereceği öğrenildi.
Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv'in teşkilat yetkilileri görüştüğü, 1 yıl daha yayın hakkının kendilerinde olmasına karşın, Spor Toto için bu haklarından feragat edebileceklerini söylediği ifade edildi.
Hukukçuların çalışmaları sonrasında, aksi bir gelişme olmadığı takdirde, isim hakkı sözleşmesi, Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak'ın belirleyeceği yer ve saatte, pazartesi veya salı günü imzalanacak.
Yayın hakkını alınca yeni arayışa girmişti
Digiturk, futbol liginin medya yayım haklarını Ocak 2010'da 2011-2014 arasındaki sezonlar için 321 milyon dolara aldıktan sonra ligin isim hakkını pazarlama hakkını da elde etmişti. 2005'ten beri Süper Lig'e ismini veren Turkcell, 2010-1011 sezonu için opsiyon hakkının kullanmak istediğini bildirince Digitürk ile aralarında anlaşmazlık çıkmıştı. Digitürk, yayın haklarını aldıktan sonra yayınlanacak maç sayısı haftada 9'a çıkacağı için bu sezonda gerekirse opsiyon hakkının karşılığını ödeyip yeniden hakkı satmak istiyordu. En son Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv önceki gün kendilerinden daha yüksek teklif verene 'hayırlı olsun' diyeceklerini açıklamıştı. Bu arada Spor Toto'nun dışında isim hakkı konusunda Vodafone'un da adı geçmişti.
Gazete Habertürk / HT Ekonomi

31 Temmuz 2010

Fener golcüsünü buldu !!!


Forvet arayışlarını Fransa'da sürdüren Fenerbahçe, sürpriz bir yıldızı kadrosuna katıyor. Daha önce Gomis ve Gyan'ın işini bitirmeye çalışan sarı lacivertliler, iki ismi transfer edemeyince Marsilya'nın golcüsü Niang'la anlaşmaya vardı.
Batefimbi Gomis ve Asamoah Gyan için verdiği astronomik tekliflere rağmen transferi gerçekleştiremeyen Fenerbahçe yönetimi, Marsilya'nın tecrübeli golcüsü Mamadou Niang'ı kadrosuna katmak üzere. Küçük pürüzlerin kaldığı anlaşmaya göre Senegalli golcü için Marsilya'ya yaklaşık 13 milyon avroluk bir bonservis bedeli ödenecek. Transferin kısa bir süre içinde resmen açıklanması bekleniyor.

29 Temmuz 2010

Yine Bir Adım Öndeyiz !

ALTIDORE GALATASARAY'DA !

Juan Pablo Pino transferini resmi siteden tam 9 gün önce takipçilerine duyuran GolAtanKaleye.net'ten bir bomba daha... ABD milli takımının yıldız ismi Altidore Galatasaray'da... Kulüp içindeki sağlam kaynaklarımızdan edindiğimiz bilgilere göre, her türlü anlaşmaya varılan Altidore'un transferinin açıklanması için yanlızca UEFA ön elemede oynanacak ilk turun atlatılması bekleniyor...

27 Temmuz 2010

NTV'de Olmasa !

Futbolseverlere müjde ! Temsilcilerimizin Avrupa Kupası heyecanları NTV ve NTVSPOR'da yaşanacak...Young Boys-Fenerbahçe, Viktoria Plzen-Beşiktaş ve OFK Belgrad-Galatasaray maçları NTV ve NTV Spor ekranlarında.

Avrupa kupalarındaki temsilcilerimizden Fenerbahçe’nin Young Boys ile deplasmanda oynayacağı Şampiyonlar Ligi 3. Ön Eleme Turu ilk maçı ile Galatasaray’ın OFK Belgrad'a konuk olacağı UEFA Avrupa Ligi rövanş mücadelesi NTV'den, Beşiktaş’ın Viktoria Plzen karşısında avantaj arayacağı Avrupa Ligi ilk maçı ise NTV Spor'dan canlı yayınlanacak.

NTV Spor'un ekrana getireceği Viktoria Plzen-Beşiktaş maçı, 29 Temmuz Perşembe günü TSİ 21:30’da Prag Letna Stadı’nda oynanacak. NTV'nin canlı vereceği Young Boys-Fenerbahçe mücadelesine, 28 Temmuz Çarşamba günü saat 21:15’te Stade Switzze ev sahipliği yapacak. NTV'nin yayınlayacağı bir başka maçta ise OFK Belgrad ile Galatasaray, 5 Ağustos Perşembe günü saat 18:30’da Belgrad Omladinski Stadı’na karşı karşıya gelecek.

26 Temmuz 2010

İMZA SAAT 20.00`DE İNÖNÜ`DE


Beşiktaş`ın yeni transferi Jose Maria Gutiérrez Hernández yarın (27 Temmuz) sabah Maslak Acıbadem Hastanesi`nde sağlık kontrolünden geçecek.



Guti, saat 20.00`de ise BJK İnönü Stadı`nda taraftarlar ile buluşacak ve coşkulu tezahüratlarla sözleşmeye imza atacak.



İmza töreninde taraftarlar havai fişek ve müzik gösterileri eşliğinde Guti`nin gelişini coşkuyla kutlayacak.



Quaresma`nın imza töreninde olduğu gibi Başkan Demirören ve transfer komitesi üyelerinin Guti`nin imzası için stadyumda hazır bulunacağı öğrenildi.



Yönetimin İnönü Stadı`na çok sayıda taraftarın gelmesini beklediği ve Kartal Yuvası Mağazaları`nda satışa sunulan formalardan büyük gelir elde etmeyi planladıkları öğrenildi.


GUTI İÇİN NELER DEDİLER?


Doğan Haber Ajansı Spor Müdürü Faik Gürses:



"Beşiktaş gerçekten çok çetin bir pazarlık sonucu uzun yıllar sonra hiç bir transfer sonucunu bu şekilde bitirmemişti. Beşiktaş`ın dünyaca ünlü bir teknik direktörü var, Quaresma takımda, Nihat İspanya`da yıllarca oynadıktan sonra Beşiktaş`a geri dönmüş böyle olaylar Guti`nin gelmesinde büyük rol oynadı. 33 yaşında yeni bir sayfa açacak olması kolay şeyler değil. Önce iklim, yemek, yeni takım arkadaşları ile birlikte olacak. Beşiktaş bir dünya yıldızına daha sahip oldu. 32 yaşında ne kadar faydalı olur diye bir taklım çatlak sesler çıkacaktır. Guti`nin 8.5 milyona maal olan Tabata ve bekleneni veremeyen Delgado`dan daha verimli olacağını düşünüyorum. Ernst gibi transferler yaparak Beşiktaş doğru transfer yoluna girmiştir. Maçlarda kilidi açacak oyuncuları renklerine bağlıyor. Bu çok önemli bir olay. Guti müthiş bir futbolcu. Kariyeri harika bunu eleştirmek bile yersiz olur. Beşiktaş güzel bir iş bitirdi. Seneye ayrılmak isterse 5.4 milyon euro Beşiktaş`a ödeyecek. Bu çok güzel bir yöntem. 100.000 euronun pazarlığı yapılıyordu. Bir gün sonra Beşiktaşlı bir yönetici bu durumu teyid etti.



Ben Guti`nin uyum sorunu olduğunu sanmıyorum çünkü bunlar yıldız Tabata gibi 2. sınıf bir yıldız değil.



Schuster, Bobo`nun verimliliğinden memnun değil ki futbol şube komitesi, Adalı ve Zülfikaroğlu`ndan yırtıcı ve uzun bir forvet istemiş, bu da bir yıldız olacak. Taraftarlar 15 ağustos ile birlikte kaliteli bir Beşiktaş izleyecek."



Sabah Gazetesi Spor Yazarı Fatih Doğan




"Guti ile ilgili bir çok spekülasyon, yakışıksız benzetmeler yapıldı. Guti 9 yaşından beri Real Madrid`in futbolcusu, 80`e yakın gol atmış, 13-14 büyük kupası var, 500`e yakın maçta oynamış, ikincisi Guti`nin gelişi Türk futboluna çok katkı sağladı.



Guti`ye bonservis ödenmemesi büyük bir başarı. Eğer para ödenseydi eleştirirdim ki Beşiktas`ın borcu da var. Taraftarın bu borç önemli olamayabilir ancak bu transferlerin 2 olumlu yönü var 1. adı duyuluyor, beşiktaş oyuncu yollarken çok sıkıntı yaşıyor ve hiç kar etmiyor. Beşiktaş`ın ve Türk futbolunun imajına katkıda bulundu. Guti neden bir Hagi olmasın. Hagi`nin 10 kat daha üstün bir kariyerine sahip. Tabata`nın alınışına baktığımda Guti`nin alınmasını çok mantıklı görüyorum. Forma, reklam olarak da gelir sağlar.



17-18 günlük bir çalışma programı almış Guti Schuster`den. Eğer bu programı yaptıysa eksiklik çekmeyecektir.



Çok renkli bir karakter Guti. Daha sosyal, modayı takip eden, Madrid`de yaşamını sürdürmüş ve efsane olmuş. Ancak Schuster onu frenler diye düşünüyorum. Ferrariyle iyi anlaşır bence.



Orta sahada çok ciddi özelliklere sahip bir oyuncuyu aldı Beşiktaş. 10 numara noktasında Delgado`nun gidiş bileti anlamına da geliyor Guti`nin transferi. Yıldız oyuncuya bonservis ödenmediği için güzel transfer. Çünkü Beşiktaş bir hamle yaparken bütün riskleri değerlendirmek zorunda. 70 milyon tl banka kredisi alınıyor, borçlar çok fazla, Q7 alındı ancak forma satışı fazla değil, rakamlar bana geliyor beklenen seviyenin altında, taraftar da buna destek olmalı.





Spor Yazarı Sanlı Sarıalioğlu



Guti çok büyük bir firma, markası belli, geçen sezon Real`de çok oynadı, yaş hiç sorun değil. Ne 25 yaşındakileri biliyoruz moruk gibiler. Bir beyin yok diyordum yıllardır Beşiktaş`ta. Umuyorum ki Guti bu görevi yapacaktır. Tek problem uyum sağlayabilecekmi o var, Q7`den sonra Beşiktaş`ın iyi bir yıldız transferi, tek başına maç alabilecek bir futbolcuya ihtiyacı vardı. Guti`de öyle.



Ben diyorum ki işin kaymağı eksik onun için de bir santrafor lazım bir golcü lazım.



Batuhan hem hava toplarında hem ayak toplarında iyiydi, ancak Raul hava toplarında kötüydü diyemez kimse, bunun yanısıra bir pivot santrafor pek kalmadı. Kaleye direk giden, orta alandaki arkadaşlarına alan açan, ve son vuruşları çok iyi olan birini Beşiktaş`ın bulup getirmesi şart. Eğer bunlar olursa Beşiktaş için çok iyi olur. Savunmanın sağı boş, orda kim oynayacak. Orada kim oynar belli değil ancak İbrahim Toraman olur ancak tam randumanlı olmaz. Beşiktaş geçen sene gol konusunda büyük sıkıntılar yaşadı. Bobo ve Nobre bekleneni veremedi. Bir santrafor olmalı mutlaka, ozaman şampiyonluk yolunda çok daha verimli bir Beşiktaş izleyeceğiz..


Beşiktaş Formalı Guti


25 Temmuz 2010

Mesut için 'El Clasico'!

Mesut Özil için Real ile yarışa giren Barcelona’nın 15 milyon Euro’luk teklif yapacağı iddia edildi.



Almanya formasıyla 2010 Dünya Kupası’nda harikalar yaratan Mesut Özil için Real Madrid’le yarışa giren Barcelona’nın W.Bremen’e 15 milyon Euro’luk teklif yapacağı iddia edildi.
Almanya'nın Türk asıllı yıldızı Mesut Özil İspanya’nın iki ‘dev’ini birbirine düşürdü... Dünya Kupası’nda Almanya’nın 3. olmasında büyük pay sahibi olan ve orta sahada yükü omuzlayan isimlerin başında gelen Özil’in son talibi Barcelona.
"TEKLİF 15 MİLYON EURO"
İspnayol basını daha önceden 22’lik yıldızın Real Madrid’e yakın olduğu haberlerini verirken son iddia ise Katalanlar’ın Mesut’la yakından ilgilendikleri...Fabregas’ı uzun süredir isteyen Barça, Arsenal bir türlü onay vermediği için bu transferden vazgeçme aşamasına gelirken alternatif isim olarak da Türk asıllı yıldızı listesine aldı. İspanyol Marca gazetesi, Werder Bremen’in, Mesut’u iyi bir fiyata elden çıkarmayı planladığını ve La Liga şampiyonunun Bundesliga ekibine 15 milyon Euro’luk bir teklif yapacağı belirtildi. Hem Mourinho’nun hem de Guardiola’nın ısrarla istediği oyun kurucu için iki ekip arasında bir rekabet yaşandığı, Bremen’in ise en yüksek teklife evet diyeceği belirtildi.

Dünya Kupası’nda Panzerler’in ilk 11’inde yer alan genç yıldız, Gana karşısındaki harika golüyle takımını 2. tura taşırken İngiltere ve Arjantin’i hezimete uğrattıkları maçlardaki oyunuyla da turnuvanın yıldızları arasına girmişti.

AFRİKA KAPLANI
Dünya Kupası’nı 1 gol 3 asistle kapatan Mesut Özil Almanya Milli Takımı’nı 3.’lüğe taşıyan en önemli oyunculardandı. Hele Gana’ya attığı gol, inanılmazdı.

West Ham'dan Ronaldinho sürprizi

İngiliz ekibinden beklenmedik bir transfer hamlesi geldi...


West Ham United'ın patronları David Gold ve David Sullivan, iki kez dünyada yılın oyuncusu seçilen Milan'ın Brezilyalı yıldızı Ronaldinho'yu takıma getirmeyi planlıyor.


Mart ayında 30 yaşına giren Brezilyalının sadece 7 milyon avroluk bir bonservis bedeliyle koparılabileceğini düşünen ikilinin, Ronaldinho'ya haftalık 100 bin avro civarında bir anlaşma sunabileceği belirtildi.

Birkaç Premier Lig kulübünün daha Milan'ın Brezilyalısına ilgi gösterdiği haberleri çıkmasına rağmen West Ham United teklif yapmaya niyetli tek İngiliz ekibi gibi gözüküyor.

Milan cephesinde ise asbaşkan Adriano Galliani ve teknik direktör Massimiliano Allegri, 2011 yazında sözleşmesi sona eren oyuncunun isterse kariyerinin sonuna kadar İtalyan devinde kalabileceğini söylemişti.

Gözyaşlarıyla veda etti

GÖZYAŞLARIYLA VEDA ETTİ...

İspanyol yıldız Guti, düzenlediği basın toplantısında Real Madrid'e veda ettiğini açıkladı.


Gözyaşlarıyla veda etti

Beşiktaş'a transfer olması beklenen ''Guti'' lakaplı Jose Maria Gutierrez Hernandez, 15 yıl formasını giydiği Real Madrid'e veda etti.

Santiago Bernabeu Stadı'nda düzenlenen basın toplantısına, Real Madrid Kulübü Spor Direktörü Jorge Valdano ile birlikte katılan Guti, Beşiktaş'a gideceğiyle ilgili ''Henüz netleşmiş birşey olmadığını'' söyleyerek, resmi açıklamayı Beşiktaş Kulübü'ne bıraktı.
İspanyol gazeteciler, birçok kez Guti'ye ''Beşiktaş'ta şans dilerken'', İspanyol futbolcu da ''Futbol oynamaya devam etmek istediğini'' kaydetti.
'Real Madrid büyük bir kulüp ama Beşiktaş'ta da senden çok beklentiler var. Hazır mısın'' şeklindeki bir soruya Guti, ''Real Madrid'te geçen 14 yılım da kolay değildi, hep kupa kazanmak için oynadım. Başka bir takımda daha zor olacağını düşünmüyorum. Ben nereye gidersem gideyim, en iyisini vermeye çalışacağım. Beşiktaş'ın teklifi çok iyi ve benim her şeyi düşünerek karar vermem gerekiyor'' cevabını verdi.

Guti, ''Bu zamana kadar Galatasaray veya Rijkaard ile görüşüp, görüşmediğiyle'' ilgili olarak da ''Hayır. Görüşmedim'' dedi.

Real Madrid'de geçmişte çalıştığı Bernard Schuster ile Beşiktaş'ta tekrardan karşılaşacak Guti, ''Bernard, bana burada çok güven verdi, bakalım şimdi ne olacak'' şeklinde konuştu.

İspanyol futbolcu ayrıca, Real Madrid'e veda ederken şöyle konuştu: ''9 yaşımdam beri bu kulüpteyim. Herkes biliyor ki, bu kulüp bana çok şey verdi. Real Madrid'de uzun yılar forma giymekten çok gururluyum. Umarım özlenen biri olurum. Çünkü bu iyi işler yaptığımın bir göstergesi olur. Ben ve çocuklarım, Real Madrid'in aboneleri ve böyle olmaya devam edeceğiz. Ben her zaman Real Madridli olacağım. Madridlilerin beni sevdiğini bilerek gidiyorum. Herkese teşekkürler.''

VALDANO: ''GUTİ İLE ÇOK KOLAY ANLAŞTIK''
Real Madrid Kulübü Spor Direktörü Jorge Valdano, ''Guti en iyi yıllarını Real Madrid'e verdi. Onun gibi bir futbolcuya sahip olmak bizim için ayrılacak oldu. Çok kolay bir şekilde anlaştık, dostane bir anlaşma oldu'' diye konuştu.

Valdano Guti'nin artık özgür bir oyuncu olduğuna dikkati çekerek, ''Guti artık serbest, geleceğine özgürce karar verebilir. Ne olursa olsun kulüp ve taraftar her zaman onun yanında olacaktır'' dedi.

İsim vermeden ''Guti başka bir ülkede futbol hayatına devam edecek'' diyen Valdano, ''Guti çok özel bir futbolcu. Her zaman onu güler yüzle hatırlayacağız. Topa her dokunuşunda bizi şaşırttı. Kulübe çok büyük başarılar verdi. Her şey için teşekkürler'' açıklamasında bulundu.

Öte yandan Guti, 15 yıl formasını giydiği Real Madrid ile 5 lig, 3 Avrupa Şampiyonlar Ligi, 2 Kıtalararası Kupa, 1 Avrupa Süper Kupası, 4 İspanya Süper Kupası kazandı. Real Madrid Kulübü, eski futbolcusuna bir jest yaparak, onun döneminde kazanılan söz konusu kupaları basın toplantısında sergiledi. Kulüp ayrıca, futbolcunun Real Madrid formayısıyla oynadığı maçlardan hazırladığı bir video gösterimi sundu.

33 yaşındaki orta saha oyuncusu, Real Madrid ile oynadığı 541 maçta, toplam 77 gol atarken, en iyi sezonu olarak gösterilen 2000-2001'de ligde 32 maçta, 14 gol, Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde de 12 maçta, 4 gol atmıştı.

GUTİ KENDİ STİLİNİ YARATTI
İspanyol basını, 15 yıl formasını giydiği Real Madrid'e veda eden "Guti" lakaplı Jose Maria Gutierrez Hernandez için "İspanyol futbol tarihinin en büyük yeteneklerinden biri" yorumunu yaptı.

Santiago Bernabeu Stadı'nda bugün düzenlenen basın toplantısıyla Real Madrid'deki dönemini sonlandıran Guti, İspanyol basınınca alkışlarla yollandı. "Hayranları ve deplasmanda oynadığı maçlarda kendisinden nefret eden rakip taraftarlar karşısında kendi stilini yaratan futbolcu" olarak gösterilen Guti, "anlaşılması güç" bir futbolcu olarak yorumlanıyor. İspanyol spor gazeteleri Marca ve As'ın Real Madrid muhabirleri, Guti'nin saygı gösterilen bir futbolcu olmak için büyük bir mücadele verdiğini belirtirken, Guti'yi "Real Madrid'de bir anlamda Fernando Redondo'nun mirasçısı olan, onun stiline sahip, top sihirbazı, topla rahat oynayan ve hayal edilemeyecek boşluklardan topu geçiren, gol kokusunu iyi alan, saha içinde ve dışında hem melek hem de şeytan biri" olarak özetlediler.

Her şeye rağmen Madrid'e çok şey katan Guti, İspanyol basınını da kendine hayran bıraktı. Bir İspanyol gazeteci saçlarını aynen Guti'ye benzeterek basın toplantısına gelirken, soru sormak için mikrofonu aldığında "Guti, seni çok özleyeceğiz" demekten kendini alamadı.

Bu arada, "Her zaman Real Madridli olacağım" diyen Guti, profesyonel futbolu bıraktığında Real Madrid'e geri dönerek, kulüp içinde görev yapmak istediğini kaydetti.

24 Temmuz 2010

F.Bahçe'nin transfer operasyonu ortaya çıktı...

Forvet arayışlarına devam eden Fenerbahçe'nin Fransa operasyonu gün ışığına çıkıyor.

L'Equipe gazetesinde yer alan habere göre sarı-lacivertli ekip Cuma günü formda ve gözde forvet oyuncusu Loic Remy için Nice kulübüyle bir görüşme yaptı ve resmi teklif sundu. Nice başkanı Gilbert Stellardo Remy için West Ham ve Fenerbahçe ile resmi görüşme yaptıklarını doğrularken sarı-lacivertli ekibin dolgun teklifine karşın oyuncunun Türkiye'ye gitmek istemediği ve Fenerbahçe'yi reddettiğini söyledi.

Liverpool, Chelsea ve Arsenal'in de transfer listesinde olan Remy için Nice kulübünün ise West Ham United ile 15 milyon avroya el sıkıştığı, transferin oyuncunun Ada kulübüyle anlaşmasına kaldığı söyleniyor.

Fransız basını ise Fenerbahçe'nin Rennes ve Lyon kulüpleriyle Asamoah Gyan ve Gomis için temas halinde olduğunu söylerken, Fenerbahçe'nin Remy için ısrarlarını da sürdürmeye kararlı olduğunu ifade ediyor.

2 Ocak 1987 doğumlu 23'lük süper yetenekli forvet 2008 yılında Nice takımına 8 milyona avro bonservis bedeliyle Lyon'dan transfer olmuştu. 2010 transfer döneminin en popüler oyuncularından biri olan Remy'nin adı Arsenal, Fiorentina, Milan ve Ligue 1'in son şampiyonu Bordeaux ile de anılıyordu. Genç isim geçen yıl Nice adına 36 maçta 16 gollük performans sergilemişti...

Cehennemden Cennete...

Sezon bitmiş Fenerbahçe son dakikada şampiyonluğu kendi elleriyle Bursaspor'a Hediye etmişti. Yanlış Anlaşılmasın Bursaspor çok iyi performans gösterdi hakettiler ve kazandılar. Lakin son maçta Fenerbahçe Trabzonspor kalesini ablukaya aldığında kaleye çektiği şutlardan biri gol olsaydı burda farklı şeyleri yazıp farklı şeyler konuşuyor olacaktık. Son Düdük çaldıktan sonra Fenerbahçe çok büyük bir kaosa girdi.Herkesin Ağzındaki 3 Kelime DAUM,GUİZA ve ONUR KIVRAK'tı. Sezon başında üst üste 3 yıl şampiyonluk sözü veren sayın Aziz Yıldırım köşeye sıkışmıştı. Taraftar tabir-i caizse KELLE istiyorlardı.Herkes gibi bende sayın Aziz Yıldırım'ın istifa edeceğini düşündüm.Ama hep birlikte yanıldık.Ve Finansal nedenlerden dolayı Kısa süreli bi tiyatro oyunu oynadılar.DAUM'un Arkadasındayız!!!...

Akabinde Hemen Ezeli Rakibi Galatasaray'ın uzun süredir kadrosuna katmak için uğraş verdiği Miroslav Stoch'u alarak hem ezeli rakibine çalım atmış oldu hemde taraftarın gönlünü kazanmış oldu.Ama Hoca Belirsizliği tüm taraftarların canını sıkıyordu.Ve Radikal bi kararla Fenerbahçe'yi yakından tanıyan içinden birisi olan sayın Aykut Kocaman'ı takımın başına tüm yetkisiyle getirdi.Ardından gelen transferlerle tekrardan Camianın Yüzünü Güldürmeye Başarmıştı. Ve en son olarak Gurbet kupasında Galatasaray'ı 1-0 yenen Fenerbahçe'de kötü günler geride kaldı, iyi günler bizi bekliyor mesajı aldık. Aykut Kocaman'ın Galatasaray maçı sonrası hazırlık macları için yaptıgı ifade '
Cehennem gibi başladı, Cennet gibi bitti.' analizi aslında Hazırlık Kampının değil Fenerbahçe'nin Kaçan Şampiyonluktan bugün ümüze geçtiği süre zarfını özetleyen en güzel sözdü...

22 Temmuz 2010

Güiza'yı Alana Arsa Bedava !!!

Fanatik Fenerbahçe taraftarı Faruk Ünver, Daniel Güiza'yı bonservisi ile alacak takıma, 12 bin metrekarelik arsasını bağışlama vaadinde bulundu.


Kütahya'nın Pazarlar ilçesinde öğretmenlik yapan Fenerbahçe taraftarı, İspanyol futbolcu Daniel Güiza'yı bu sezon bonservisiyle transfer edecek takıma, kaplıca bölgesindeki 12 bin metrekarelik arsasını bağışlama vaadinde bulundu.

Öğretmen Faruk Ünver, gazeteler ve televizyon kanallarında son günlerde Güiza'nın Fenerbahçe'den gönderileceğine ilişkin haberlerin arttığını söyledi.

Güiza'nın, kaçırdığı goller nedeniyle kendisine ve kendisi gibi düşünen Fenerbahçe taraftarlarına ''saç baş yoldurduğunu'' belirten Ünver, onu bu sezon bonservisiyle transfer edecek takıma arsa hibe edeceğini bildirdi.

Ünver, Gediz ilçe merkezine 2 kilometre uzaklıktaki Ilıca Kaplıcaları'nda kendisine ait 12 bin metrekarelik arsayı, Güiza'nın gideceği takıma hibe edeceğini anlatarak, şöyle konuştu: ''İki sezondur bizlere saç baş yolduran ve gol atamama rekorları kıran Daniel Güiza'yı bonservisiyle alacak takıma, kaplıca bölgesindeki 12 bin metrekarelik arsamı hibe edeceğim. Bunu, Güiza'dan kurtulmamız şerefine vereceğim. Sadece hoşuma gitmeyen bir takım var, oraya giderse arsamı vermem. O takımın adı da bende saklı kalsın. Fenerbahçemizin Güiza'dan kurtulmasını canıgönülden istiyoruz. Takımımıza canımız ve malımız feda olsun.''

Bu arada, söz konusu arsanın değerinin yaklaşık 50 bin lira olduğu belirtildi.

21 Temmuz 2010

Bu Kupa Türkiye Kupası Değil Mi Yani?


Evet sayın okurlarımız Fenerbahçe yaz kış demiyor ve yeni bir skandala daha imza atmayı başarıyor.!
Dostluk Kupası adı altında geçen büyük derbinin gerilimi yetmezmiş gibi bide maça ''Alman Hakem'' parmağı,pardon düdüğü girince maç daha ilk dakikalarda tadını tuzunu çekmiş bir vaziyetteydi.Selçuk oğlanımız hakemi arkadan dürtünce kırmızı kartı görmüş ardından da Fenerbahçe maçtaki tek atağında gol bulmuştu.İlk yarıda Fener Tribünlerinden gelen meşaleler yüzünden hakem (resmen türk futbolu ve taraftarından bi haber olduğu sitemizce garantili) maça ivedi bir şekilde ara verdi.Oyun soğudu böylece yarı geçti.
II.yarı hayatta inanmazsınız ama halim selim ''bilica'' kardeş çok ilginç şekilde çirkefleşti.Eve şok oldunuz ''Bilica mı hadi ya '' dediniz ama öle,bende çok şaşırdım.Yanlış ofsaytlar ve verilmeyen penaltıyıda geçtim ama maçın sonu takdire şayandı.
Maç biter bitmez tüm Fenerli futbolcular ve taraftarlar aşırı bir çoşku ile sevinip timsah yürüşüne yeltendiler ki. . Stad şu ananonsla şoke oldu.''Sayın Taraftarlar bu kupa Türkiye Kupası değil Dostluk Kupasıdır''.
Aman Allahım yine o Saraçoğlu görüntüleri ama bişey eksik derken Fenerli Taraftarlar sahaya indi ve stadı yaktı.
Ne demişler:
''Tarih tekerrürden ibarettir! ''

13 Temmuz 2010

TT Arena'da Sona Doğru...


Yapımı devam eden yeni stadımız Türk Telekom Arena'da hızla sona yaklaşılıyor.

Prekast montajının tamamlandığı inşaatta prekast merdivenlerinin montajlarına devam ediliyor. Bu çalışmanın yanı sıra, merdiven boşluklarına yapılacak korkulukların da montajına başlandı ve bu çalışmayla ilgili bütün parçalar şantiyeye getirildi.

Türk Telekom Arena inşaatında yapımına hız verilen bölümlerden birisi de çatı altyapısı. Stadımızda çatı destek kirişlerinin ara destek parçaları takılmaya başlandı ve çatı saçaklarının montajı devam ediyor. Aynı zamanda sahayı çim firmasına teslim etmek için saha içindeki vinçler son hızla çatı montajına devam ediyor.

Yapım çalışmaları eş zamanlı olarak dış mekanlarda da devam ediyor. J blok olarak nitelendirilen vip otopark giriş çıkış tüneli tamamlandı ve bu bloğun dış cephe izolasyonlarına başlandı. Aslanlı Yol için de kazık çalışmaları başladı.

Stat içinde ise tuvaletlerin ve büfelerin yapımı yoğun bir tempoda devam ediyor. Buna paralel olarak kale arkalarındaki restoran ve fast-food dükkanlarının yapımına başlandı.

9 Temmuz 2010

Pino GALATASARAY'DA !

10 Temmuz Cuma / 21:45
Resmi siteden önce biz duyuruyoruz... Juan Pablo Pino Galatasaray ile anlaşmaya vardı... Sadece birkaç saat sonra Galatasaray'ın resmi sitesinden duyrulacak olan transferi çok sağlam kaynaklarımızdan teyyit ettik ve duyuruyoruz...

4 Temmuz 2010

ŞAMPİYON DİNAMO !

ŞAMPİYON DİNAMO MESKEN
Ertuğrulgazi Meskensporumuz ligin bitimine bir hafta kala rakibi İVAZPAŞASPOR ile berabere kalarak şampiyonluğunu garantiledi...

Detaylar az sonra...

1 Temmuz 2010

2 Temmuz 1993

2 Temmuz 1993'te, Sivas'ta Madımak Otel'de, "cumhuriyet Sivas'ta kuruldu Sivas'ta yılıkacak" nidaları arasında, elleri kanlı ağızları salyalı faşist gerici yobazlar tarafından diri diri yakılarak katledilen 37 aydın ve sanatçımızı saygıyla anıyoruz...

Ne yazik ki o dönem devletin gözleri önünde bu cinayetleri gerçekleştirenlerin günümüzde devleti yönetiyor olmaları derin bir üzüntü sebebimizdir.

2 Temmuz 1993'te bu kanlı provokasyonu organize edenlerin hepsi dönemin adalet bakanı tarafından savunulmuş ve serbest bıraktırılmış ve şu anda yurt dışında paşalar gibi "yaşatılmaktadır".

UNUTMA UNUTTURMA !!!


29 Haziran 2010

TRT, Türk halkını satıyor...

TRT, Türk halkını satıyor... Hayır, mecazi falan değil, alenen ve resmen, sözlük anlamı ile satıyor.

TRT'de iki T var. İlki Türkiye, ikincisi Televizyonu demek.. Yani, Türkiye Televizyonu, Türk halkını satıyor.. Üç kuruşa satıyor.. Üç kuruş reklam parası için Türk halkının tek ortak eğlencesinin canına okuyor. Seyir zevkini bırakmıyor.


İşin çok acı iki yanı var.
Birincisi.. Bu TRT, sattığı Türk halkının ödediği vergilerle besleniyor. Genel Müdürü dahil orada çalışanlar, Türk halkının ödediği vergilerle maaş alıyorlar. Tüm harcamalarını Türk halkının kesesinden yapıyorlar. Türk halkının ödediği paralarla Dünya Kupası'nın yayın hakkını alıyorlar.
Türk halkının ödediği paralarla, eş dosttan oluşan bir ekibi Güney Afrika tatiline yolluyorlar. Ve her gece ekranları başında tek ortak eğlencesi futbol olan Türk halkına, dört yılda bir gerçekleşen bu dünyanın en büyük futbol şölenini piç ederek sunuyorlar. Sebep üç kuruş reklam parasına tamah.. Reklam parasına tamah etmesin diye genel bütçeden ödenek alan halk televizyonu halka ihanet ediyor.

SABAH'A YANDAŞ MEDYA DİYENLER TRT'YE SES ÇIKARMIYOR
İkincisi.. Medya bu satışı ölüm sessizliği içinde izliyor. Sabah'a Allahın günü "Yandaş Medya" diye saldıran kalemler dahil, TRT'ye "Ne yapıyorsun" diyen yok, benden başka..
Bu Hıncal'ın meselesi değil. TRT yola gelir, yanlıştan dönerse bu Hıncal'ın zaferi olmaz.. Bu Türk insanının meselesi.. Yani hepimizin.. O zaman niye bu suskunluk.. Hadi aklınıza gelmedi. İşte yazdık.. Niye destek olmazsınız?. Kıskançlık mı?.. Gazetecilik bu kadar ucuz mu?.
Maç saat beşte başlayacak.. Ya da 9.5'ta.. 15 dakika önce ekran başına geçiyorsunuz.. Sadece reklam izliyorsunuz. Oysa en kıymetli dakikalar. Herkes ekran başına toplanmışken, oraya yolladıklarının turist değil gazeteci olduklarını gösterme zamanı.. Bilgiler vereceksin. Röportajlar yayınlayacaksın. Stad önü ve tribün görüntüleri ile seyirciyi ekran başından alıp Güney Afrika'ya götürecek ve havaya sokacaksın. Ne gezer.. TRT reklam yayınlıyor.
İlk yarı bitiyor.. Düdükle birlikte gene gazetecilik zamanı. Güney Afrika'daki ekip hemen kolları sıvayacak. Gene röportajlar, gene son dakika haberleri ve uzman yorumlarıyla ilk yarıyı değerlendirecek ve sizi ikinci yarıya hazırlayacaklar.

YALAN SÖYLEYEREK FUTBOLU KAÇIRIYOR
Hayır. TRT gene reklama giriyor, düdükle birlikte. Ta ikinci yarı başlayana kadar 15 dakika reklam..
Ve maç bitiyor.. Gidenlerin hüznü, kalanların sevinci. Sporun en insancıl, en duygusal anı.. TRT onu da seyircisinden kaçırıyor gene 3 kuruş reklam parası için ve utanmadan "YALAN" söyleyerek.. "Az sonra beraber olacağız.."
Oysa beraber falan olacakları yok. O on paralık reklam izlensin diye Devlete "YALAN" söyletiyorlar.. 15 dakika daha reklam ve dönüşte "Yalancı" spiker "İyi geceler" diyerek yayını kapıyor. Sadece o kadar..

MEDYANIN GIKI ÇIKMIYOR
Ve bu rezillik Dünya Kupası'nın başladığı 11 Haziran'dan beri devam ediyor.. Medyanın, üzerine ölü toprağı serpilmiş medyanın gıkı çıkmıyor.
TRT Genel Müdürü'nün gıkı çıkmıyor. TRT'nin bağlı olduğu Devlet Bakanı'nın gıkı çıkmıyor. Futbola meraklı, hatta kendisi futbolcu, halkçı Başbakan'ın gıkı çıkmıyor.
Türk halkı sahipsiz. Türk halkı kendi parası ile öfkeleniyor, rezil oluyor.
Türkiye Televizyonu, Türk halkını satıyor. Kimsenin umurunda değil..
Yazıklar olsun!..

HINCAL ULUÇ / 29 HAZİRAN 2010 / SABAH

Büyüksün üstadım !!!

Bir İngiliz Demiş Ki;

“Football is a game for 22 people that run around, play the ball, and one referee who makes a slew of mistakes, and in the end Germany always wins.”

“Futbol 22 kişinin etrafta koştuğu, top oynadığı ve bir hakemin bir yığın hata yaptığı ve en sonunda hep Almanya’nın kazandığı bir oyundur.” Gary Lineker

Yılın T-Shirt'ü...

Mesut Özil - Bu Şarkı Daha Sürer


Almanya teknik direktörü Joachim Löw, turnuva öncesinde ‘Oezil’in önemini şu açıklıkla tarif etmişti: ‘Oynamak istediğimiz futbolla ilgili tasavvurlarımızı temsil ediyor. Büyük bir rahatlıkla ölümcül paslar veriyor, top ona geldiğinde durmuyor, sürekli akış halinde oluyor.’ Frankfurter Allgemeine Zeitung’da Michael Ashelm’e göre onun ekstraları: Hızlı düşünmesi, alan görüşü ve sezgisi, pasların ana istasyonu olması, hücuma yönelik bir oyunun kayış kasnağı işlevini görmesi, dehasından kaynaklanan sakin otoritesi.
Aynı gazetede Michael Horeni’nin röportajından, Mesut’un da sükûneti önemsediğini öğreniyoruz. Oyundaki gösterişsiz liderliğinden ve kendi deyişiyle ‘topla sakinliğinden’ ötürü Zidane’ı örnek aldığını söylüyor. “Takımın bana güvenmesi, daha özgür oynamamı sağlıyor. Yapabileceklerimi biliyorlar” diyor. Bütün Alman gazetecilerin çekingenliğini vurguladıkları 22 yaşındaki delikanlının kendinden bahsetmesinin azamisi bu kadar. “Yetiştirilme tarzım böyle, havalanmam” diyor. Werder Bremen’den aynı parayı alacak olmasına rağmen Schalke’den ayrılırken ‘Fazla para istedi, şımardı’ suçlamalarına muhatap olmuştu. 19 yaşında maruz kaldığı bu karalama kampanyasıyla baş etmenin kendisini olgunlaştırdığını söylüyor. Bazı yorumcular, Werder’in kıdemli teknik direktörü Thomas Schaaf’ın onun üzerindeki emeğine dikkat çekiyor, hata yapmasına da izin vererek onu elmas gibi yonttuğunu söylüyorlar. Keşke hemen İngiltere’ye filan uçmasa da elmas iyice işlense, diye ekleyerek.
Avustralya maçında Mesut’un sahnesi müthişti. 11 Freunde Dergisinde Alex Raab ‘Kral öldü, yaşasın kral’ başlığını attı: Müthiş gücü ve dinamizmiyle her işe karışan ve alanları daraltan Ballack olmayınca, bu özgürlükten yararlanan Özil’in yaratıcılığı öne çıkmıştı. Avustralya maçının aşırı iyimserliğini karartan Sırbistan yenilgisinden sonra, Alman basını, takımın tökezlemesiyle Mesut’un durgunluğu arasında doğrudan bağlantı kurdu. Die Zeit’ın tecrübeli yorumcusu Moritz-Müller Wirth, Mesut’un aslında ‘kayıp’ olduğu maçta bile, Podolski’ye ‘Netzer-Zidane kırması’ bir pas attığına dikkat çekti. Zaten hem otorite hem okur yorumları, ‘ne olursa olsun Özil çıkarılmamalıydı’ fikrinde birleşiyor. Löw, onu kötü olduğu için değil ikinci yarıda çok yorulduğu için çıkardığını açıklama gereğini duydu. Birçok yorumcu, Özil’in bu sezon ligin ilk devresinin en parlak oyuncusu olduktan sonra ikinci devreyi vasatta geçirdiğine, bu yaşta bu dalgalanmaların normal olduğuna dikkat çekerek yıldız adayını sakınmaya, sırtındaki yükü hafifletmeye çalışıyorlar.
Bir-iki maç oynar o kadar!Epeydir ‘Türkün Türk’ten başka dostu yok, bir Türk dünyay bedel’ci bir çizgiye savrulan Altan Tanrıkulu geçen salı Hürriyet’te şunları yazmıştı: ‘Mesut’un iyi futboluna sevindim. Çünkü kötü oynadığı an kendini milli takımın dışında bulacak. Sürekli Avustralya karşısındaki gibi iyi oynamak zorunda Mesut.’ 2009 Şubatında Mesut Özil Almanya Milli Takımı’nı seçtiğinde de gazetelerin internet sayfalarına yağan milliyetçi yorumlarda da sadece gramer farkıyla aynı şey söyleniyordu. Bazılarını aktarayım: ‘1 maç 2 maç oynar birdahada çağırılmaz’, ‘Zavallı mesut biriki maçta oynar, ondan sonra Mustafa Doğan gibi yıllarca beklersin’, ‘bi kaç belki özel maçta oynatırlar daha fazla şans bulamaycaktır’. Tabii dahasını da söyleyenler vardı: ‘Eğer türk kanı yoksa adamda türk milli forması giyme isteği yoksa içinde ne yaparsak yapalım zaten gelmicektir. bize türk olmayı seven türklüğüyle gurur duyan gençler lazım. Mesut o kadar dediğiniz gibi ahım şahım bi futbolda oynamıyo zaten.’
Kasılmadan seyrediniz Birincisi, Mesut Özil, Almanya’nın büyük duygusal yatırım yaptığı, bir iki maç arıza yaptı diye vazgeçilmeyecek yıldız adayı. Belki kemaline eremeyebilir, ama kumaş o kumaş. İkincisi, karşınızda ‘gurbetçiler’ falan değil, doğup yetiştikleri ‘oralarla’ sahici bağları olan insanlar var ve o bağlar ‘milli’ bağdan daha önemli olabiliyor. Üçüncüsü, uluslararası düzeyde oynayacağı takımı seçmek, herkesin kişisel tercihidir. Dördüncüsü, Almanya ve İsviçre, bir zamandır, genel politikalarının aksine, futbolda milliyetçiliği kıran bir politikaya yöneldiler ve yenilenmelerini buna borçlu olduklarını biliyorlar. Almanya’nın teknik heyeti, göçmen kökenli topçuların milli marşı okumamalarıyla ilgili tartışmaya zerre kulak asmadı. İsviçre’de 26 yaşındaki Gökhan İnler, İsviçre’nin başında kaptan çıktı sahaya. Velhasıl, kasılmadan, seyrine bakınız.

19 Haziran 2010

10 Şehidimizi Saygıyla Anıyoruz...


Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde askeri birliğe teröristlerce saldırı düzenlendi, 8 asker Şehit oldu, 14 asker yaralandı...

Sıcak çatışma sonrası taskip sırasında 2 askerimiz mayına basarak şehit oldu...

Bu vahim kayıplardan dolayı sitemizin ikinci yılı nedeniyle hazırladığımız tasarıyı karartıyor ve şehitlerimize rahmet diliyoruz...

Türk milletinin başı sağolsun...

14 Haziran 2010

Dünya Kupası 5. Gün Programı

14:30
YENİ ZELANDA - SLOVAKYA

17:00
FİLDİŞİ SAHİLİ - PORTEKİZ

21:30
KUZEY KORE - BREZİLYA

iyi seyirler...

12 Haziran 2010

Dünya Kupası 3. Gün Programı


14:30
CEZAYİR-SLOVENYA

17:00
SIRBİSTAN-GANA

21:30
ALMANYA-AVUSTRALYA

iyi seyirler...

Dünya Kupası 2. Gün



İNGİLTERE-A.B.D.

1 - 1







2 takım daha önceki 9 randevularında berabere kalmamışlardı. 7 maçı İngilizler, 2 maçı Birleşik Amerikalılar kazanmıştı. Bu ilk beraberliklerini 2 kaleciye, Green ve Howard'a borçlular. Maçın adamının Tim Howard seçilmesinden anladığımız üzere İngilizler daha fazla pozisyona giren, golleri kaçıran taraftı. İngiltere kalecisi Green ise inanılmaz bir hata yaptı. Bunda Jabulani'nin payı var mı ona sormak lazım. Ama turnuva öncesi meslektaşları Buffon, Casillas ve Cesar'ın yaptığı gibi topu eleştirmediği için an itibariyle bir mazareti de olamaz. Green Nike reklamında oynasaydı "geleceğini" nasıl görürdü acaba?


Son 20-25 yılda kalede büyük sıkıntı yaşayan İngilizlerin bundan sonraki yıllarda kendileri ile dalga geçecekleri belgesellere yeni bir görüntü daha eklendi. 2014 Dünya Kupası öncesi hazırlanacak belgesellerin bloopers bölümünde Green'i de mutlaka göreceğiz. Ama kaleci kadar İngilizler forvette Rooney'nin yanına 2. bir ismi neden koyamadıklarını da düşünmeli. Hala Heskey'den medet umuyorlar. 50 milyonluk İngiltere'den sağlam bir golcü neden çıkaramadıklarını sorgulasınlar. Netice itibariyle geride kalan 5 maç içinde en zevkli karşılaşmalardan biriydi. Ancak bu maçta da 3 gol ve üstünü görmeyi başaramadık. Hollanda ve İspanya'dan artık bol gollü, daha zevkli maçlar bekliyorum. Robben'in Danimarka maçında oynamayacağını da belirtelim.