GolAtanKaleye.net3 YAŞINDA

31 Mart 2011

İddaa'da Sürekli Kazanmaya HAZIR MISINIZ ?


GolAtanKaleye.net ekibi iddaa'da kazanmanın formülünü buldu !

KUPONLARIN YATMASI TARİHE KARIŞIYOR!!!

Bizi Takip Edin... Çok Yakında...

30 Mart 2011

Emre Aktaş'dan Muhteşem Gol !

Shaktarlıların CL Kurası Sonucunda Tepkisi :)

Litvanya-İspanya Maçında Forma Skandalı

Litvanya-İspanya maçında bir skandal yaşanmış..İspanyalı Llorente takımdaki
diğer oyunculardan farklı bir formayla sahaya çıkmış..
Eski formayı giyen oyuncuyu hakem farketmemiş..

Fotoğrafta soldaki kısa kollu forma yeni formayken sağ tarafta
Llorente'nin giydiği eski forma..

29 Mart 2011

"Söylediklerimle Başıma İş Açabilirim"


Galatasaray taraftarının sevgilisi Harry Kewell, Almanya'da NTV Spor muhabiri Özgür Buzbaş'a konuştu. Sarı-kırmızılı takımda kalmayı istediğini söyleyen Avustralyalı yıldız, şampiyonluk yarışında Trabzonspor'u desteklediğini ifade etti. Türk futbolu hakkında değerlendirmeler yapan Kewell, Galatasaray hakkındaki düşüncelerini dile getirdi.

AVUSTURALYALI YILDIZ NTV Spor'A KONUŞTU

Avustralya ile Almanya'nın karşılaşacağı özel maç öncesi NTV Spor'a konuşan Harry Kewell, Galatasaray TV'nin dışında ilk kez bir kanala konuk oldu. Oldukça samimi açıklamalar yapan Avustralyalı yıldız, Türkiye kariyeri ve Galatasaray ile ilgili düşüncelerini açık bir dille ifade etti.

AVUSTRALYA GELİŞME GÖSTERİYOR
Avustralya'nın çok iyi bir takım olduğunu ifade eden Kewell, ellerinden gelenin en iyisini yapabildiklerini ve gelişme göstermeye devam ettiklerinin altını çizdi.

GALATASARAY'IN FENERBAHÇE'YE KAYBETTİĞİ DERBİYE DAİR

"Taraftarların ne hissettiğini anlayabiliyorum. Benim de ailem oradaydı. Herkes o maç için gelmişti. Herkes iyi şeyler bekliyordu. İlk 11'de yer almamak benim için hayal kırıklığı oldu. İlk 11'de olmak isterdim ama bu profesyonel bir durum ve teknik bir karardı.

İlk yarıda çok iyiydik ve kontrol de elimizdeydi. Son maçlarda olduğu gibi 70'inci dakikadan sonra yine oyundan düştük. Burada kimse tek tek suçlanamaz. Bundan oyuncular sorumludur."

"TARAFTARLARA BORCUMUZU ÖDEYEBİLMELİYİZ"
"Şu anda yapmamız gereklen taraftarın bize verdiklerini geri ödeyebilmemiz. Geride kalan maçları en kuvvetli şekilde tamamlamamız lazım."

HAGI VE YAŞANAN SORUNLARA DAİR
"Her oyuncu ile herhangi bir teknik direktör aynı fikirde olamaz. Ne olursa, hangi şartlar altında olursa olsun her futbolcu sahaya çıkmalı ve %100'ünü vermelidir.
Misimovic hakkındaki hikayenin tamamını bilmiyorum ama bizler Hagi'ye karşı çok saygılı olduk. O çok büyük bir oyuncuydu."

"RIJKAARD KARİYERİMİN EN ÖNEMLİ İSİMLERİNDEN BİRİYDİ"
"Benim için Frank Rijkaard ile çalışmak kariyerimin en önemli şeylerinden biriydi. Rijkaard'ın gittiğini duyduğumda büyük hayal kırıklığına uğradım. Sezona iyi başlayamamıştık ama yavaş yavaş daha iyiye gidiyordu.

"DEDİKODULARIN HEPSİ YALANDI"
"Rikaard'ın ardından Hagi geldi. Benim gibi Baros gibi, Neill gibi ve Türk oyuncular hakkında "Hagi ile çalışmak istemiyor" gibi dedikoldular vardı. Ama bunların hepsi yalandı."

"KULÜP BİZİM VERDİKLERİMİZDEN FAZLASINI HAK EDİYOR"
"Bu kulüp bizim verdiklerimizden çok fazlasını hakediyor. Biz de geride kalan maçlarda en iyisini yapabilmeliyiz." Ben herhangi bir oyuncunun gelip de "Ben onunla çalışmam" diyebileceğine inanmıyorum."

"GALATASARAY ÇOK ÖZEL BİR KULÜP"
"Kimse unutmasın Galatasaray çok özel, çok önemli bir kulüp. Bakın ben Liverpool'dan geldim ama Galatasaray'ın ne kadar özel ve büyük olduğunu burada gördüm."

"TAKIMDA BİR GERGİNLİK VAR"
"Takımda bir gerginlik var. İstediklerinizi yapamayınca bir hayal kırıklığı oluyor. Galatasaray çok iyi oyunculardan oluşuyor. Herkes farklı bir açıdan bakabilir ve baskı oluşturabilir. Türk taraftarlarının tutkusu sizi bazen baskı altına alabiliyor ama buna iyi yanından bakmanız lazım."

"KALAN MAÇLARDA GALATASARAY'IN NE OLDUĞUNU GÖSTERMELİYİZ"
"Taraftarlar haklı kalan maçların hepsini de kazansak mutlu olmayabilirler. Biz kalan maçlarda Galatasaray'ın ne olduğunu göstermeliyiz."

RIJKAARD NEDEN GİTTİ? "BAŞIMA İŞ AÇABİLİRİM"
"Açıkçası Rijkaard neden gitti bilmiyorum. Bunları söylediğim için başıma iş açabilirim. Ama hakemler birçok maçta bizim aleyhimize çalıştı. Verilmeyen penaltılar vardı. Çok net faullerde hakemler "devam" dedi. Bize çıkan kırmızı kartlar... Hakemlerin kötü bir performans gösterdiğini söylemem lazım."

HALDUN ÜSTÜNEL'İN GİDİŞİ ÜZERİNE
"Galatasaray'a imza atmak için karar verdiğimde beni getiren Üstünel'di. Onunla hala konuşuyorum. Bazen akşam yemeğine de çıkıyoruz. Ondan sonra gelen Adnan Sezgin'in takımım kötü gidişinde bir etkisi olamaz. Sahada olan biziz. Bir takım idari kararlar olabilir ama sahada her şeyi yapması gereken biziz. Sorumluluık futbolculardadır. Ben Üstünel'i de Keita'yı da Elano'yu da özlüyorum. Bu futbol. Geçmişe dönmemek lazım."

"GALATASARAY İÇİN EN İYİ ZAMAN"
"Şu anda sıfırdan başlamak, dipten zirveye çıkmak için en doğru zamandır Galatasaray için. Ben kesinlikle burada olmak ve kariyerimi burada bitirmek istiyorum.

"BİZ %110 UMURSUYORUZ"
"Bazen futbolcuların umursamadığı söyleniyor. Ben çok net söyleyebilirim, bizler %110 düşünüyoruz her şeyi. Bazen çok iyi oynuyoruz ama son hamleyi yapamıyoruz. Bazen olmuyor. Bazen oyunun sonucunu değiştiremiyoruz."

YENİ TRANSFERLER HAKKINDA
"Bir teknik karardır. Gelenler de kaliteli isimler. Yeni teknik heyet de nelere ihtiyacımız olduğunu görecek. Bu çok iyi bir zaman. Galatasaray için her şeyin sıfırdan başlaması için çok iyi bir zaman. Biz bütün maçları kazanmak için sahada olmalıyız."

"OYUNCULAR YAN YANA OLMAYA ALIŞMALI"
"Oyuncuları bir anda sıfırlayamazsınız, oyuncuların yan yana olmaya alışması lazım. Bu dönem Galatasaray için çok önemli bir dönem."

TEKNİK ADAMLAR HAKKINDA: İSTİKRAR ÇOK ÖNEMLİ
"Teknik direktör değişiklikleri takıma etki ediyor diyebiliriz. Bir maça başkası ile çıkıyor ve istediklerini yapıyorsunuz. Sonraki maçta istekler ve yapmanız gerekenler değişiyor. Futbolda istikrar çok önemli.

"İŞLER KÖTÜ GİDİNCE TEKNİK ADAM GİDİYOR"
"Türkiye'de böyle bir anlayış var. İşler kötü gidince teknik adam gidiyor. Sahaya hiç bakılmıyor, Schuster'de olduğu gibi. Bence bir insana, bir teknik adama 2-3 yıl verilmesi lazım. Ondan sonra "Size şans verdik ama olmadı" denebilir. Altı ayda hiçbir şey olmaz. Sonuçta çalışıyorsunuz, şansa da ihtiyacınız var. İstikrarlı da olabilmeniz lazım."

ARDA HAKKINDA
"Arda'ya, daha doğrusu bir oyuncuya tavsiye veremezsiniz. Sonuçta herkes çocukken futbola başlar ve ilerlerken kararlar verir. Yönetim Arda'yı kaptan yaptıysa bunu kabul edeceksiniz. Dünyada birçok genç kaptan var. Arda'nın çok iyi bir kaptan olduğunu düşünüyorum. Bu kulübe de kaptan olarak çok yakışıyor bence. Zor bir sezon geçirdi, çok sakatlık yaşadı. Arda bence buranın 1 numarası olduğunu gösterdi. Bu arada Arda çok da komiktir. Beni de ilk geldiğimde çok güldürüyordu. Mutluluk çok önemli. Mutlu olduğunuzda iyi olursunuz. Arda'nın da mutlu olmaya ihtiyacı var. Arda'ya yapıştırılan etiket ne olursa olsun, Arda kendi olmak zorunda. Arda çok yetenekli bir isim. Her an her şeyi yapabilecek bir oyuncu Arda."

"ARDA AVRUPA TECRÜBESİNİ YAŞAMALI"
"
Bence yapabiliyorsanız, kesinlikle her zaman Avrupa'ya açılmalısınız. Arda'da da Avrupa'ya giderek o tecrübeyi yaşamalı. O fırsat kaçmamalı. Avrupa, futbol için en iyi noktadır. O tecrübeyi yaşamalı."

"19 NUMARA GİDİNCE ÇOK ÜZÜLDÜM"
"19 numaradan 99 numaraya geçmek beni üzdü. 19'un benim için anlamı çoktu. Her futbolcu için numara önemlidir. Ben 19 elimden alındığında çok üzüldüm. "Acaba zamanım mı bitiyor, gitmeli miyim?" dedim. Ama şimdi 99'u da çok seviyorum. Umuyorum bana şans getirir."

"RIJKAARD'IN GİDİŞİ BENİ ŞOKE ETMİŞTİ"
"Rijkaard'ın gitmesi bence şoke edici bir karardı. Bence Rijkaard'ı bazı oyuncuların anlamadığını düşünüyorum. Onun tarzı biraz farklıydı. Daha fit olmalı, kondisyonunuz daha iyi olmalı. Rijkaard da futbolcuların çok hazır olmadığını görünce alışık olduğu sistemden biraz farklı bir sistem oynatıyordu."

"YERİMİZİ BİZ KAZANMALIYIZ"
"Rijkaard geldiğinde beni de oynatmadı. 7-8 maç bekledim. Sonuçta hepimiz yetişkiniz ve elimizden geleni yaparak yerimizi kazanmalıyız Bir menajer seni oynatmıyorsa, seni sevmiyor demek değildir. Geri dönüp daha çok çalışmalısın. Bu da Türk futbolcularının öğrenmesi gereken şeylerden biri. Bu herkes için geçerlidir."

"BURADA ÇOK MUTLUYUM"
"Türkiye'de çok mutluyum. İstanbul'a geldiğim, Galatasaraylı olduğum için çok mutluyum. İnsanların sevilmesi zor değil, sevilmemesi zor ve kötüdür. Burada ailem çok mutlu, ben çok mutluyum."

"KONTRAT İÇİN SAVAŞACAĞIM"
"Ben yeni bir kontrat almak için savaşacağım. Ama kulüp farklı bir karar alırsa da saygı duyarım."

"GALATASARAY İYİ SONUÇLARI HAK EDİYOR"
"Umuyorum Galatasaray çok daha iyi sonuçlar alacaktır. Galatasaray bunu hak ediyor."

"BÜLENT ÜNDER'İ TERİM'İN YARDIMCISI OLARAK BİLİYORUM"
"Bülent Ünder'i şahsen tanımıyorum. Fatih Terim'in yardımcısı olduğunu biliyorum. Hakkında bir kaç şey duydum."

"YAŞANANLARDAN ÖTÜRÜ ÇOK ÜZGÜNÜM"
"Kalan maçlarda yeni kontrat için çalışacağım. Bu sezon yaşananlardan ötürü çok üzgünüm. Umuyorum geride kalan maçlarda umutlanmak adına bir şeyler vereceğiz."

"ŞAMPİYONLUK İÇİN TABİİ Kİ TRABZONSPOR" - "ALEX'E DE ŞAPKA ÇIKARTMAK LAZIM"
"Şampiyonluk için tabii ki Trabzonspor diyeceğim. Fenerbahçe çok iyi oynuyor. Alex harika bir sezon geçiriyor. Ama Türkiye ligi çok çılgın her şey olabilir. Umuyorum heyecanlı bir sezon sonu olur ve gerisi de gelir. Alex çok koşan, çok depar atan biri değil ama yaptıkları için ona da şapka çıkarmak lazım.

28 Mart 2011

3.Yaşımızı Kutluyoruz !!!

Futbol Güzel Oyundur - Okan Can Yantır

30 Ocak 2010 günü, bir Ankara öğleden sonrası. Manisaspor'un başında geldiği Ankaragücü deplasmanından 2-1'lik galibiyetle ayrılan Hikmet Karaman, basın toplantısına, Ankaragücü atkısıyla çıkıyor. Az önce Ankaragücü taraftarlarının kendisine gösterdiği sevgiden gururu okşanmış bir adam olarak başlıyor konuşmaya. Neden Ankaragücü tribünlerine "yumruk şov" yaptığını soran basın mensubuna aynen şöyle diyor: "Biz, hiç kimsenin başaramaz dediği dönemlerde burada görev yaptık. Zor şartlar altında ligde kaldık. Ankaragücü taraftarlarına teşekkür ediyorum; onlar bunu sonuna kadar hakettiler. Biz de dönem dönem yönetimlerle sorunlar yaşadık. Bazen, zamanı geldiğinde bırakıp gitmeyi bilmek gerekiyor." Maçtan sonra, rakip takım taraftarlarıyla kurduğu empati zaten idrak sınırlarını zorlamışken, konuşmasının sonunda, o dönem Ankaragücü teknik direktörü olan Ümit Özat'a gönderme yapması, fitilin ateşlenmesine neden oluyor.
Söz sırası, Ümit Özat'da. Bir sonraki akşam, televizyonda canlı yayına katıldığında, hafif de kabadayı bir duruş ve tonlamayla, ağzından şu cümleler dökülüyor: "Biz burada kimseden akıl alacak değiliz. Hele Hikmet Karaman'dan hiç alacak değiliz; o kendi işine baksın. Çıksın, Ankaragücü'nden neden kovulduğunu anlatsın önce." Gündemimizde fazla yer bulamadı ama futbol tarihimizin önemli atışmalarından biri yaşanıyordu. Doğrudan iki teknik direktör arasında, isim vererek, hedef göstererek...
Temelde tartışma, fikirlerin yeşerebilmesi ve ilerlemenin sağlanabilmesi için gerekli bir hadisedir. Bu yüzden tartışma iyidir; ama mantığını ve tarzını iyi belirlemek suretiyle. Kalabalığın gazına gelip anlamsız hareketler yaparak değil; o anlamsız hareketlere fevkalade kabadayı cevaplar vererek hiç değil.Spor dünyasının en efsane isimleri, zamanında öyle tartışmaların tarafları olmuştu ki... Ama sadece bir şeyi, küçücük bir şeyi, bizimkilerden farklı yapmışlardı, o kadar...
1974 yılının yağmurlu bir Yorkshire günü. İngiliz futbolunun lokomotiflerinden Leeds United, efsanevi hocası Don Revie'nin İngiltere Milli Takımı'nın başına geçmesinde sonra, alt ligden aldığı Derby County'yi, şampiyonluğa taşımış Brian Clough'la anlaşmıştı. Clough, imza töreninden önce Yorkshire TV'de canlı yayına çıktı. Programın sunucusu, sonradan senatörlük de yapacak olan Austin Mitchell'dı. Brian Clough'ın ani çıkışlarını bilen kanal yönetimi, yayını, ekran diplomasisi güçlü olan bir sunucuya emanet etmişti.
Televizyonlarının başındaki milyonlar, yavaş yavaş bir futbol efsanesine dönüşen Brian Clough'ın söyleyeceklerini merakla bekliyordu. Konuğunu selamlayan Austin Mitchell'ın ilk sorusuyla, o anda ekran başında olanlar, kendine güvenen ve futbolun güzel bir oyun olduğunu savunan bir adamın tiradına şahit olacaktı...
Austin Mitchell: Leeds United, Don Revie yönetiminde tüm başarıları kazandı. Böyle bir kulübe gelmek seni korkutmuyor mu?
Brian Clough: Yanlışın var Austin. Henüz Avrupa'da kupa kazanamdılar. Şu ana kadar kazandıkları başarıların da benim için önemi yok. Futbol güzel bir oyundur Austin; güzel oynanması gerekir. Leeds United kendini küçük düşürdü. Şampiyon oldular ama iyi bir şampiyon olamadılar. Kazandıkları ünvanın hakkını veremediler, mutlu olamadılar.
Austin Mitchell: Don Revie döneminde mutsuz olduklarını nereden çıkardın Brian?
Brian Clough: Mutlu olsalardı, böyle oynamazlardı.
Canlı yayını izleyen Don Revie, çileden çıkar. Takımın başında değildir ama Leeds United camiasında inanılmaz bir ağırlığı vardır. Hemen telefona sarılır, başkanı arar. Sitemlerini ilettikten sonra, "Bu kendini bilmeze gereken cevabı vereceğinizi umuyorum." diyerek kapatır telefonu.

O sırada, stüdyodan ayrılmış olan Brian Clough, Leeds United yönetimiyle yapacağı toplantı için stadın yolunu tutmuştur bile. Kendisine son kez çeki düzen verdikten sonra odaya girer. Bir şeylerin garip gittiği aşikardır; karşısında oturanların yüzünde, yeni bir teknik direktörü karşılamanın heyecanı yoktur. Başkan söz alır, "Brian, yayında söylediklerin neyin nesiydi. Don Revie, bu camianın efsanelerinden biridir. Kimse senden, birilerine meydan okumanı istemiyor. Lütfen, ilk fırsatta Don'dan özür dile." der. Ortam buz kesmiştir, yöneticiler, donuk yüzleriyle Brian Clough'ın vereceği cevabı beklemektedir. Önce bir kahkaha atar Brian Clough ve sonrasında şu cümleler dökülür ağzından: "Bence üzgün olmak yerine o blazer ceketli moruk suratlarınıza bir gülümseme kondursanız iyi ederiniz. Çünkü o herifin yaptıklarının fazlasını yapana kadar ne yemek yiyeceğim ne de uyuyacağım. Yorkshire birahanelerindeki çirkin heriflerin dillerinde artık tek bir isim olacak: Brian Clough!"
Brian Clough ile Don Revie arasındaki çekişme seneler öncesine; biri Leeds United'ın diğeri Derby County'nin teknik direktörü olduğu döneme dayanıyordu. Don Revie'nin Leeds'i hep başa oynuyordu. Derby County bir alt ligde başladığı mücadelesinde Brian Clough yönetiminde çıkışa geçmiş, birinci lige yüskelmesinin ikinci sezonunda da şampiyonluğa ulaşmıştı. Bu, o döneme kadar İngiliz futbolunun yaşadığı en büyük sürprizlerden biriydi. İkili bu dönemde birçok kez karşı karşıya geldi. Hatta Derby County'nin sahasında oynanan bir kupa maçı sonrası, Don Revie, Brian Clough'ın elini sıkmayınca, gerginlik yaşandı.
Brian Clough'ın dilinin kemiği hiç olmadı, hep bildiğini söylemeye devam etti. Avrupa kupasındaki Juventus kaşılaşması öncesi Leeds United maçına yedek takımla çıkmasını tavsiye eden Derby County başkanına şöyle demişti: "Bana çık ve kaybet mi diyorsun? Futbol güzel bir oyundur, unutma. Ama senin amacın iyi olmak değilse, hemen bu işi bırak." Başta Billy Bremner olmak üzere Leeds United takımı o gece Derby County oyuncularını sakatlamaktan hiç çekinmemişti. Don Revie, alınan skordan memnundu ama Derby County, Torino deplasmanına, beş eksikle gitmek durumunda kaldı. Başkan haklı çıkmıştı ama Brian Clough'ın hedefinde, bu sertliğin talimatını veren Don Revie vardı.
Zaman hem Don Revie'ye hem de Brian Clough'a cömert davrandı. Biri, İngiltere Milli Takımı'nın başına geçerken, Brian Clough yıllardır ezeli rakibi olan adamın yerine Leeds United'ın başına geçti. Artık hayallerini kurduğu yerdeydi ama daha söyleyecekleri vardı. İlk antrenmanında oyuncuları etrafına topladı ve şöyle dedi: "Bugüne kadar tüm kupaları kazandınız ama size tavsiyem hepsini çöpe atmanız çünkü hiçbirini dürüstçe kazanmadınız. Billy Bremner, sen gördüğüm en iyi kaptansın ama bana her maçta lazımsın; unutma. Hey İrlandalı, tanrı sana yetenek ve müthiş bir pas kabiliyeti vermiş; kramponlarını, artık rakiplerinin dizlerinden ve bileklerinden uzak tut. Bugünden itibaren bir daha Don Revie adını duymak istemiyorum. Kim onun adını anarsa, tüm sezon boyunca ayakabılarımı parlatır. Unutmayın, futbol güzel bir oyundur."
Brian Clough'ın futbol felsefesi, Leeds United'da karşılık bulmadı. Oyuncular, bu çizgi dışı adamı hiçbir zaman sevemedi. Billy Bremner'ın başını çektiği ekip, işine son verilmesi için elinden geleni yaptı. Takım, ligin ilk yedi maçında sadece bir galibiyet alınca, Brian Clough ile yollar ayrıldı.
İstifasının hemen ertesi günü Yorkshire TV'de yine Austin Mitchell'ın programına konuk olan Brian Clough'ı yayında sürpriz bir konuk bekliyordu; Don Revie. Don Revie, uzun uzun konuştuktan sonra Austin Mitchell, sözü Brian Clough'a verdi. Clough kameralara döndü ve şöyle dedi: "Don, benim seninle alıp veremediğim hiçbirşey yok. Evet, seninle ilgili kötü şeyler söyledim ama neden yaptım biliyor musun? Futbol güzel bir oyundur; ama sen hiçbir zaman bunu anlamadın. Kendi başarın için futbolu kirlettin."
Brian Clough birkaç ay sonra, ikinci lig ekibi Nottingham Forest'ın başına geçti. İkinci sezonunda, Derby County efsanesini beraber yarattıkları Peter Taylor da ekibe katılınca (Leeds United'a gelmemişti.) yeni bir mucizenin ilk adımları atılmaya başlandı. Takım önce birinci lige çıktı, sonra şampiyonluk yaşadı, ardından da iki kez üst üste Şampiyon Kulüpler Kupası'nı kazandı. Brian Clough artık yaşayan bir efsaneydi. Ağzında sigarası, elinde kupasıyla, düşüncelerini soran gazeteciye şöyle diyecekti: "Futbol işte bu yüzden güzel bir oyun."
Zaman, Brian Clough efsanesini daha da büyüttü. Don Revie, İngiliz Milli Takımı'nda tutunamadı, daha sonra gittiği Arap takımlarında da mutlu olamadı. Biran Clough, sivri dili nedeniyle hiçbir zaman İngiliz Milli Takımı'nın başına getirilmedi belki ama o takımı çalıştıramamış en başarılı teknik direktör olarak anıldı hep. Hep doğru bildiği yolda ilerledi; futbolun güzel bir oyun olması için çabaladı.
Soğuk bir Ankara günü, maç sonrasında rakip takımın atkısını takan, rakip takım taraftarlarına sempatik mesajlar gönderen Hikmet Karaman da, ona katıldığı bir televizyon programında kabadayı üslupla cevap veren Ümit Özat da hiçbir zaman Brian Clough olamayacak. Çünkü çok belliydi; ikisi de durumu kişisel rekabete dökmüşlerdi. Ağızlarından bir kere bile, "futbolun güzelliği" ile ilgili tek kelime çıkmadı. Akıl verdiler, yol gösterdiler, öyle olmaz böyle olur, bak ben yaptım dediler... Ama futbolun güzelliği için tek bir cümle etmediler.
Brian Clough, Leeds United'dan kovuldğu gün katıldığı programda karşısına çıkan Don Revie'ye son olarak şöyle demişti: "Hani yıllar önce bir kupa maçı sonrası elimi sıkmamıştın ya; beni görmediğin iddia etmiştin. Oysa beni görmüştün ama küçümsediğinden selam vermemiştin. Bundan sonra adımı hiç unutmayacaksın; çünkü futbol güzel bir oyundur ve zaman, bunu sana öğretecektir."
Futbol gerçekten güzel bir oyundur ve efsane olabilmenin sırrı, bu güzelliğin peşinde koşmaktır. Futbol aslında bu kadar basittir...

Balotelli Mala Bağlarsa... :)

#blogumadokunma!

Sen Kaşındın Adnan Polat !

Sarı-kırmızılı kulübün 106 yıllık tarihinde bir ilk gerçekleşti, mali yönden aklanan Başkan Adnan Polat ve yönetimi idari açıdan ibra edilmedi...

Başkan Polat’ın yanı sıra yönetim kurulundaki bütün üyeler, Cemal Özgörkey ve Mehmet Helvacı da yapılacak ilk kongrede aday bile olamayacak.
Bu tablo bütün taşları yerinden oynattı. Geçen hafta başkan adaylığını açıklayarak mali genel kurulun kaderini belirleyen Ünal Aysal tek kaldı .

Galatasaray, 106 yıllık tarihinin en önemli ve en hararetli Mali Genel Kurul toplantısını dün yaptı. Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre Merkezi Anadolu Auditorium’da düzenlenen ve tam 9.5 saat süren toplantıda kulüp tarihinde bir ilk gerçekleşti.

Polat, internette bir yazıyla Divan Kurulu Başkanlığı’na hakaret eden bir üyenin disiplin cezasını, özel hayatı korumak amacıyla affettiklerini belirtirken, “Ancak, bu özel, kapalı sitelerde Galatasaray başkanını, başkanlık makamını ve yöneticilerini ciddi şekilde zedeleyen yazılar var. Bir internet sitesinde, bana ciddi şekilde küfür eden bir kişi var. Onun burada olduğunu biliyorum. Eğer erkekse karşıma çıksın, burada söylesin” diye konuştu. Bu sırada salondan “İsmini açıkla” diye bağıranlar oldu.

‘150 bin dolar 3 saatlik gelirim’
Başkan Polat, kulübe, ailesine ait Polat Renassaince Oteli’nden kesilen faturalarla ilgili de “Galatasaray’a ait misafirleri, sadece Polat Ailesi’ne uygulanan tarife üzerinden otelde konuk ettik. Toplam 150 bin dolarlık fatura kesilmiş. Bu para, benim 3 saatlik gelirim. Bunu cebime indirerek zengin mi olacağım. İthamları yaparken, mesnedi olması lazım. Ufak tefek rakamlarla Galatasaray’ı yıpratmaya kimse çalışmasın” ifadelerini kullandı.

Son hamlesi işe yaramadı!
Kongrenin sonunda eleştirilere yanıt veren Polat, İzzettin Doğan ile Özkan Olcay’ın geçtiğimiz günlerde kendisini ziyaret ettiğini dile getirerek, “Bana, ’Sıkıntıyı gidermek için bir şeyler yapman lazım’ deyip, bir erken seçim kararı alınmasının doğru olacağını söylediler. Genel Kurul toplantısının yapılmasının doğru olacağını belirttiler. Ben de onlara, ‘Bir hafta, 10 gün içinde durumu değerlendiririz. Galatasaray’ın ali menfaatleri neyi gerektirirse onu yaparız’ dedim Ancak, iki bin kişinin katıldığı bu toplantı sonunda; bu durumu kısa sürede değerlendirip kararımızı önümüzdeki hafta açıklayacağımızı söyleyebilirim” ifadelerini kullandı. Polat’ın bu sözleri de muhaliflerin düşüncelerini değiştirmedi, salondan yine büyük tepki geldi.

‘İnşallah sıkıntı OLMAZ’
Toplantıda en son söz alan başkan Adnan Polat, tarihi bir kongre yaşadıklarını ifade etti. Katılımın çok yüksek olduğunu belirten Polat, “Katıldığınız için hepinize teşekkür ediyorum. Bu beni çok memnun ediyor. Ancak bugün alınan kararlar inşallah önümüzdeki günlerde kulübümüze sıkıntı yaratmaz” dedi.

Adnan Polat başkanlığındaki yönetim kurulu, mali bakımdan ibra olurken, idari bakımdan aklanmadı. 1987 kongre üyesinin katıldığı toplantıda Adnan Polat yönetimi, ilk olarak oy çokluğuyla mali yönden ibra edildi.

Ardından gerçekleştirilen idari ibra oylaması sonrasında genel kurul divanı, yönetim kurulunun oy çokluğuyla ibra edilmediğini duyurdu. Bunun üzerine kürsüye gelen Başkan Polat itiraz ederek, sayım yapılmasını isterken, üyelerin çoğunluğu, “İstifa, istifa” şeklinde tempo tuttu.

Yapılan itiraza rağmen Türker Arslan başkanlığındaki genel kurul divanı, ilk açıklanan kararı kabul etti. Yönetimin idari bakımdan ibra edilmemesi Başkan Adnan Polat’a büyük bir şok yaşattı. Türker Arslan’ın, yönetim kurulunun idari yönden ibra edilmediğini açıklamasından sonra salonda çok büyük bir coşku yaşandı. Toplu şekilde ayağa kalkan sarı-kırmızılı kongre üyeleri bir süre, “Rerere rarara Galatasaray, Galatasaray Cim-Bom-Bom” tezahüratı yaptı.
Sarı-kırmızılı kulübün tüzüğüne göre 30 gün içinde seçimli genel kurul toplantısının yapılması gerekiyor. Tüzüğün 87. maddesinin 22. fıkrası, yönetimin idari veya mali açıdan ibra edilmemesi halinde 30 gün içinde olağanüstü seçim genel kurulunun toplanacağına hükmediyor. Tüzüğün 59. maddesi ise aklanmayan kulüp başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin bir seçim dönemi geçmeden aday olamayacaklarını karara bağlıyor.

Çelebi ve Haşhaş ikna edemedi
Bu tüzük maddelerine göre Başkan Adnan Polat ve yönetim kurulundaki tüm üyeler yapılacak kongrede aday bile olamayacak. Başkan adaylığı planları yapan Mehmet Helvacı’nın yanı sıra yönetim kurulundan istifa eden ve başkan adaylığını açıklayan Cemal Özgörkey de seçime giremeyecek.

Mevcut tabloda geçen hafta başkan adaylığını açıklayan Ünal Aysal tek kaldı. Bu durum, Galatasaray Eğitim Vakfı Başkanı İnan Kıraç ile camianın desteğini arkasına alan Aysal’ın başkanlık için elini çok güçlendirdi.

Öte yandan 2. Başkan Işın Çelebi ile Genel Sekreter Ali Haşhaş’ın dün Başkan Polat’ı erken seçim kararı almaya ikna edemedikleri ortaya çıktı. İkilinin uzun uğraşlara rağmen Polat’a geri adım attıramadıkları öğrenildi.

İŞTE TÜZÜK MADDELERİ
Madde 87.22: Genel Kurulca mali ve/veya yönetsel yönden aklanmama durumunda, en geç 30 (otuz) gün içinde Olağanüstü Seçim Genel Kurulu’nu toplantıya çağırmak.

Madde 59: Aklanmayan Kulüp Başkanı ile Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu üyeleri bir seçim dönemi geçmeden yeniden aday olamaz ve seçilemezler.

Önce ‘rüşvet vermeyiz’ dedi
Kongrenin açılış konuşmasını yapan Başkan Adnan Polat, kulüpte yakın bir tarihte seçim olmayacağını ima ederek, “Galatasaray demokrasisinin kuralları tüzükte yazılıdır, biz buna uyacağız” dedi. “Göreve geldiğimizden bu yana devamlı itham altında kaldık” diyen Polat, sözlerini şöyle sürdürdü: “Medyaya belli kesimler tarafından senaryolar verildi. Son dönemde imza kampanyası tehditleri çıktı. ’Seçime gitmezseniz ibra etmeyiz’ tehditleri hep önümüze konuldu. Açıkçası, Galatasaray’ın yönetimi ve başkanı olarak bizim, ibra olmak için seçim şantajını kabul etmemiz mümkün değildi. Seçim rüşveti vererek ibra olmaktansa, ben ibra olmamayı tercih ederim.”

‘Eğer erkekse karşıma çıksın’

Polat, internette bir yazıyla Divan Kurulu Başkanlığı’na hakaret eden bir üyenin disiplin cezasını, özel hayatı korumak amacıyla affettiklerini belirtirken, “Ancak, bu özel, kapalı sitelerde Galatasaray başkanını, başkanlık makamını ve yöneticilerini ciddi şekilde zedeleyen yazılar var. Bir internet sitesinde, bana ciddi şekilde küfür eden bir kişi var. Onun burada olduğunu biliyorum. Eğer erkekse karşıma çıksın, burada söylesin” diye konuştu. Bu sırada salondan “İsmini açıkla” diye bağıranlar oldu.

‘150 bin dolar 3 saatlik gelirim’
Başkan Polat, kulübe, ailesine ait Polat Renassaince Oteli’nden kesilen faturalarla ilgili de “Galatasaray’a ait misafirleri, sadece Polat Ailesi’ne uygulanan tarife üzerinden otelde konuk ettik. Toplam 150 bin dolarlık fatura kesilmiş. Bu para, benim 3 saatlik gelirim. Bunu cebime indirerek zengin mi olacağım. İthamları yaparken, mesnedi olması lazım. Ufak tefek rakamlarla Galatasaray’ı yıpratmaya kimse çalışmasın” ifadelerini kullandı.

Son hamlesi işe yaramadı!
Kongrenin sonunda eleştirilere yanıt veren Polat, İzzettin Doğan ile Özkan Olcay’ın geçtiğimiz günlerde kendisini ziyaret ettiğini dile getirerek, “Bana, ’Sıkıntıyı gidermek için bir şeyler yapman lazım’ deyip, bir erken seçim kararı alınmasının doğru olacağını söylediler. Genel Kurul toplantısının yapılmasının doğru olacağını belirttiler. Ben de onlara, ‘Bir hafta, 10 gün içinde durumu değerlendiririz. Galatasaray’ın ali menfaatleri neyi gerektirirse onu yaparız’ dedim Ancak, iki bin kişinin katıldığı bu toplantı sonunda; bu durumu kısa sürede değerlendirip kararımızı önümüzdeki hafta açıklayacağımızı söyleyebilirim” ifadelerini kullandı. Polat’ın bu sözleri de muhaliflerin düşüncelerini değiştirmedi, salondan yine büyük tepki geldi.

‘İnşallah sıkıntı OLMAZ’
Toplantıda en son söz alan başkan Adnan Polat, tarihi bir kongre yaşadıklarını ifade etti. Katılımın çok yüksek olduğunu belirten Polat, “Katıldığınız için hepinize teşekkür ediyorum. Bu beni çok memnun ediyor. Ancak bugün alınan kararlar inşallah önümüzdeki günlerde kulübümüze sıkıntı yaratmaz” dedi.

14 Mart 2011

Galatasaray'ın B*kunu Çıkardılar !

Brezilya dizisi değil, skandallar dizisi, Bu iddialar Galatasaray'ın ne halde olduğunu gösteriyor.

Galatasaray'ın tarihinin belki de en kötü sezonu yaşıyor. Sarı Kırmızılı takım önlenemez bir düşüş içinde . Elbette bu önlenemez düşüşün bazı nedenleri de var. 2008 yılından beri çok hızlı bir kadro revizyonu yaşayan futbol takımı, bu ölçüsüz değişimin sancılarını fazlasıyla yaşıyor. Sezon içinde hoca değişikliği yaşanmasına karşın takımdaki kötü gidişin önüne bir türlü geçilemedi. Rijkaard döneminde başlayan disiplinsizliğe ise George Hagi'nin de çözüm bulamadığı gözlemleniyor.

NELER YAŞANMIŞ NELER ?

Florya Metin Oktay Tesisleri'nda sızan iddialar ise yenir yutulur cinsten değil. Yıllar önce Kolombiyalı kaleci Mondragon'a yakınlığı sonrasında futbolcular ile yakınlık kuran "Arab Mehmet" isminde genç bir taraftarın artık tesiste yatıp kalktığı ve bazu futbolculara gece geç saatlerde kadın getirdiği ileri sürülüyor. Aynı iddiaya göre tesis içerisinde kadınlarla resim çektiren Barış Özbek'in disiplinsizliği Florya'da dilden dile dolaşıyor. Barış'ın tesiste çektirdiği resimlerin Teknik Direktör Hagi tarafından görüldüğü ve bu yüzden Hagi'nin 2 haftadır Barış'ı kadroya almadığı öğrenildi.

ADNAN POLAT BARIŞ'IN İPİNİ Mİ ÇEKİYOR?

Ankaragücü yenilgisi sonrası sızan haberlerde ise başkan Adnan Polat'ın "Barış'ı artık Florya'da görmek istemiyorum. Hemen kovun" talimatını verdiği biliniyor. Çünkü, Hagi'nin 2 haftadır kadroya almadığı Barış'ı başkan Polat'ın isteği üzerine Ankaragücü maçının 18 kişilik kadrosuna aldığı ileri sürüldü. Ancak Barış'ın oyuna girmesi sonrasında galip durumdaki takımın 3-2 yenik duruma düşmesi başkan Adnan Polat'ı çileden çıkardı. Bir yığın disiplinsiz hareketleri yüzünden topun ağzında olan Barış'ın kulüpten kısa bir sürede gönderilmesine kesin gözüyle bakılıyor.

ANTRENMANA İÇKİ KOKAN AĞIZLA GELEN FUTBOLCULAR!

Çökşdeki acı gerçekler bir bir ortaya çıkıyor. Darmadağınık görüntü içerisindeki futbolcuların bu sezonu bitirmek için gün saydıkları fazlasıyla hissedilen bir gerçek. Florya'ya isteksiz bir halde gelen futbolcuların çoğu aynı isteksizliği antrenmanda sürdürdükleri gözleniyor. Ancak bir iddia var ki yine camiayı kızdıracak türden. Bazı futbolcuların ağzı içki kokan bir halde sabah antrenmanına geldikleri ve bu halde antrenmanı tamamladıkları öğrenildi. Bu duruma tepki gösteren diğer futbolcular ile içkici futbolcular arasında da soğukluk yaşanıldığı bildirildi.

Takım içindeki arkadaşlık sıfıra vururken, Harry Kewell'ın sakat olmayıp tesise geldiği ender günlerde yemekhanede Lucas Neil yok ise kimseye selam vermeyip tesisi terkettiği biliniyor. Kewell'ın Ankaragücü maçının devre arasında kendisiyle konuşan kaptan Arda'ya (Shut up) kes sesini diye terslediği de sızan haberler arasında.

NE GRUBU, 5-10 GRUP VAR !..

Yabancı futbolcular içinde Baros'un tek başına takılıp kimseyle konuşmadığı biliniyor. Pino, Kazım ve Lorik Cana da yalnızları oynuyor. Lucas Neil ile vatandaşı Harry Kewell aynı telden çalıyor. Yerli futbolcular arasındaki kopukluk tavan yapmış durumda. Takım içerisindeki dağınıklığa kaptan Arda'nın çözüm bulamadığı ve her kötü durumda fatura kesilenlerin başında gelen Ayhan ile Servet'in de küskün olmaları yüzünden artık hirbir şeye karışmadıkları dillendiriliyor.

Çöküşün birçok nedeni olduğu bir gerçek. Son üç yılda sayısız yanlış transfere imza atan syönetim, takım içerisindeki disiplinsizliğe ve kaybolan arkadaşlığa da bir çözüm üretemeyince kriz anlarında kendi ayrı bir kriz olan teknik direktör George Hagi ile birlikte çöküşünü istikrarlı bir şekilde sürdürüyor. Fenerbahçe ile derbi öncesi şimdi durum bu... (Kadir Çetinçalı)

KUPA GALATASARAY'IN !!!

Galatasaray Medical Park, Spor Toto Kadınlar Türkiye Kupası finalinde Tarsus Belediyesi’ni 68-53 mağlup ederek kupayı 8. kez müzesine götürdü.

Potanın kraliçesi Galatasaray

Spor Toto Kadınlar Türkiye Kupası finalinde Galatasaray Medical Park ile Tarsus Belediyesi, Gaziantep’te karşı karşıya geldi.

Galatasaray Medical Park, ABD’li oyuncusu Fowles’ın yıldızlaştığı maçta Tarsus Belediyesi’ni 68-53 yenerek 8. kez mutlu sona ulaştı.

Karşılıklı basketlerle başlayan karşılaşmanın ilk 5 dakikası 8-8 eşitlikle geçildi. Işıl Alben’le oyuna ağırlığını koyan Galatasaray, ilk çeyreğin son 1.5 dakikasına 16-10 üstün girdi ve çeyreği de 23-16 önde kapattı.

İkinci çeyreğe Fowles’ın basketiyle başlayan sarı kırmızılılar, farkı 9 sayıya kadar çıkardı. Ancak oyundan kopmayan Tarsus Belediyesi, farkı 3 sayıya kadar indirmeyi başardı ve soyunma odasına 35-32 geride gitti.

Karşılaşmanın ikinci devresi de karşılıklı basketlerle başladı. Fowles’ın bulduğu basketlerle ipleri yeniden ele alan Galatasaray, 3. çeyreğin bitimine 3 dakika 40 saniye kala farkı çift hanelere taşıdı: 48-38. Farkı açmaya devam eden sarı kırmızılılar, son çeyreğe de 52-41 önde başladı.

Son çeyreğe de etkili başlayan Galatasaray, bulduğu kolay sayılarla farkı açmaya devam etti ve ilk 4 dakika içinde farkı 14 sayıya çıkarttı. Kalan sürede oyundan kopan rakibi karşısında rahat bir oyun sergileyen sarı kırmızılılar, salondan 68-53 galip ayrıldı.

Galatasaray'da Fowles 26 sayı -11 ribaundla maça damga vuran isim olurken, Augustus 8 sayı - 8 ribaund - 2 asistle, Catchings de 11 sayı - 6 ribaundla galibiyette büyük pay sahibi oldu.

Sosyete Derbisi...


Galatasaray-Fenerbahçe arasında oynanacak derbi maçının bilet fiyatları açıklandı. Biletler 60 TL'den 700TL'ye kadar uzanıyor.

Sarı-kırmızılı kulüpten yapılan açıklamada, yarın saat 10.00'dan itibaren Biletix üzerinden GS Bonus sahiplerine sunulacak. 16 Mart Çarşamba günü ise genel satışa çıkarılacak biletlerin fiyatlarının 60 ile 700 TL arasında olacağı belirtildi.

Derbi maçının kale arkası tribünlerinin biletlerini 60 TL, standart tribün biletlerinin 100-350 TL, VIP biletlerin 350 TL, yiyecek ile içecek ve
ağırlamanın da dahil olduğu çok sınırlı sayıdaki Özel VIP biletlerin ise 600-700 TL fiyat aralığında olacağı duyuruldu.

Galatasaray-Fenerbahçe derbisinin bilet fiyatları şöyle:
Kategori 1: 700 TL
Kategori 2: 600 TL
Kategori 3: 450 TL
Kategori 4: 350 TL
Kategori 5: 200 TL
Kategori 6: 100 TL
Kategori 7: 60 TL
Kategori 8 ve Rakip Takım: 60 TL


Adnan Polat'ın hedefi, asla kendisine "istifa diye bağırmayacak bir güruhu stada doldurma çabasında anlaşılan...

8 Mart 2011

İçimizdeki Avustralyalılar...


Galatasaray, tarihi bir haftayı daha geride bıraktı. İlk önce ligin bitmesine 11 hafta kala ligdeki kendi yenilgi rekorunu kırdı. Daha sonra da çarşamba günü Avrupa'da maça çıkmama süresini iki yıla uzattı. Son maçla beraber başkanından kaleci antrenörüne kadar herkesin koltuğunun sallandığı bir döneme girildi. Son 4 sezonda 4 teknik direktör, 43 oyuncu transfer eden Galatasaray sezon sonunda yine çok büyük bir sirkülasyon yaşayacak. Basında çıkan çoğu habere göre (Misimovic'in gitmesiyle) şuan 9 olan yabancı sayısının tekrar 3'e kadar düşürülüp gönderilenlerin yerine 7 yabancı transferi düşünülüyor.

Galatasaray yönetimi hatalarından ders almadığını bizlere açık açık gösteriyor. Yoldan geçen herhangi birine Galatasaray’da sizi rahatsız etmeyen oyuncularını say desen; alacağınız cevaplardaki ortak isimler "Baros, Arda, Neill, Kewell, Culio, Stancu" olur. Yani çoğu futbolsevere göre kalite eksikliğinin en büyük sebebi yerli oyuncular, ancak yönetim hala sorunun yabancı oyuncularda olduğunu düşünüyor. Galatasaray'ın burada adresi çok açık, ya gurbetçilere yönelecek ya da kendi altyapısına yatırım yapmaya başlayacak.

Türkiye liginde 10 yabancı hakkı var ama bunların sadece 6 tanesi ilk onbire, toplamda 8 tanesi ilk onsekize girebiliyor. Beşiktaş gibi, Fenerbahçe gibi 10 yabancı hakkının hepsini kullanan takımlar yedek bekleyen ve tribüne giden o dört oyuncu yüzünden takım içinde sıkıntı yaşıyorlar. Takımlar o 4-5 kişilik yabancı haklarını ya gelecek vaat eden oyunculardan ya da kalitesi ve katkısı belli ama yüksek istikrarı olmayan oyunculardan kurmalı. Bu yüzden Galatasaray'ın Kewell ile ücretinin büyük bölümü maç başı olmak üzere tekrar anlaşması gerektiğini düşünüyorum.



Kewell dışında bir oyuncu var ki gitmesi tam bir saçmalık: Lucas Neill. Bu kadar tecrübeli, savaşan, istikrarlı, ayaklarına hakim, maç seçmeyen bir oyuncuyu hangi gerekçe ile göndermeyi düşünüyorlar, anlamış değilim. Galatasaray Popescu'dan sonra ilk defa geriden oyun kurmayı bilen ve maç ayırt etmeden aynı performansı gösteren bir futbolcuyu buldu. Onun değerini bilip ve onu iskeletin en önemli parçalarından biri olarak göreceği yerde, sözleşmesini uzatmamayı düşünüyor. Galatasaray geçen sene Avrupa Ligi kupasını kaldıran Atletico Madrid'e Luca Banti ve Caner Erkin'in çapsızlıkları yüzünden kılpayı farkla elenmişse; bu sene Beşiktaş'ın, Fenerbahçe'nin ezildiği Kayseri deplasmanında hakem hatalarının kurbanı olmuşsa; 11 yıl sonra Kadıköy'den puan çıkarabilmişse bunda Lucas Neill'ın payı çok büyüktür. Aslında öyle çok gerilere gitmeye de gerek yok; çarşamba günü Gaziantep maçında fark yaratmaya çalışan üç adam vardı Galatasaray'da: Baros, Neill, Yekta.

Galatasaray yönetimi (kim olursa olsun) bu sefer analizi ayrıntılı ve doğru yapmak zorunda. Yetenekli bir kaleci (Shay Given, Karcemarskas gibi), Neill, Culio, Baros'dan kurulmuş Galatasaray'ın iki sene içerisinde tekrar şampiyonluk yarışında olacağını düşünüyorum. Neill da Galatasaray'dan gidiyorsa bile Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor, Bursaspor, Arsenal, Liverpool'dan birine gitmesini isterim. Futbol anlamında gözümüzü okşayan bir futbolcunun daha ortadan kaybolmasını istemiyorum!

Bloglara Medyadan Büyük İlgi !

Türkçe yazan futbol blogları hakkında uzun zamandır hazırlamak istediğim bir liste vardı. Hala da var, zaman bulduğum bir anda bu futbol bloglarından öne çıkanları bir bir tanıtmayı istiyorum zira sayıları oldukça fazla ve içerikleri bir o kadar kaliteli bu bloglar sanki Türkiye’de her ağzı olanın futbol hakkında sadece konuşmadığının bir kanıtı.

Listeyi sonraya ertelesem de konu yine bu futbol bloglarından biri ve bu blogda yayınlanan bir yazının neredeyse olduğu gibi MyNet spor servisi tarafından kaynak gösterilmeden alınması. Aslında yazı MyNet’e geçirilirken başlık ve metinde değişiklikler yapılsada kimi cümleler orjinal haliyle bırakılmış. Karşılaştırma yapmak isterseniz bir spor muhabiri arkadaşımın “Türkçe spor bloglarının en iyilerinden biri olarak” bahsettiği Aceto Balsamico’da yayınlanan “El Değmemiş Bir Fikstür Lütfen” başlıklı yazı ile MyNet’te yayınlanan “Mynet uyarıyor: Temiz Bir Lig Lütfen” başlığı altındaki yazıyı okuyabilirsiniz.

Yazısının MyNet tarafından kullanıldığını gören blog yazarı MyNet’e ulaşarak rahatsızlığını bildiriyor. Blog yazarının en azından bir özür beklerlerken aldığı cevap ise bir hayli düşündürücü.

İşin daha da kötüsü bu tür olayların medya çalışanlarının interneti keşfetmesiyle giderek artması. Daha önce Çin Günlüğünde yayınlanan bir yazının bir gazetede aynen yayınlanması, benim İngilizce Wikipedi’de yer alan bir makaleyi bir gazetede sadece Türkçe’ye çevirilmesiyle haber olarak okumam ve daha gözden kaçan niceleri.

Yabancı basın, blogculardan alıntıladıkları yazı ve haberlerde bunu hiç gocunmadan belirtirken bizde bunu yapmak neden bu kadar zor anlamak güç! Son olarak blogcular arasında MyNet’e karşı genel bir hoşnutsuzluk olduğunu göz önünde bulundurarak burada sorgulanması gerekenin MyNet’ten çok Türkiye’de her geçen gün yozlaşan gazetecilik pratikleri olduğunu belirtmem gerek.

Harbi Ronaldo

Babasını ona ilk topunu hediye ettiğinde 1980’in Noel akşamıydı. 4 yaşındaydı ve topla uyuyordu artık. İdolü Zico’ydu, Flamengo maçları için Maraca’nın yolunu tutuyordu. Rio de Janeiro yakınlarında bir favelada 1976 yılında doğan bu çocuk, çeyrek asır sonra dünyanın en büyük golcüsü oldu. İlk kontratını 14 yaşında yaptı. 17 yaşında Cruizeiro onun için 1993 yılında 25 bin dolar bonservis ödedi. 58 maçta 55 gol attı Ronaldo ve efsane bir golcünün sözünü dinlendi. Romario ona “Hollanda’ya git” demişti.

PSV onun için Brezilya kulübüne 6 milyon dolar ödedi. 1994 Dünya Kupası’nda ülkesi kupayı kaldırırken kadrodaydı ama ona sıra gelmemişti. Hollanda, Avrupa’nın santrfor fabrikasıydı. Kluivert’ın parladığı zamanlar... Ronaldo iki sezonda 57 maça çıktı PSV formasıyla ve 55 gole imza attı, Hollanda Kupası’nı kaldırdı. İlk diz sakatlığını da Eindhoven’da yaşadı. Hollandalılar parlatır ve satarlardı. Öyle yaptılar. Ronaldo artık İspanya yolcusuydu.Barcelona onun için 18 milyon dolar bonservis ödedi. Camp Nou’ya çıktığı ilk maçtan itibaren ligi kasıp kavurmaya başladı. Compostelle maçında kaleye 35 metre uzakta topu aldı, kendi has çalımlarıyla 4 kişiyi geçti ve attığı gol futbol tarihinin en güzel gollerinden biri olarak kabul edildi. 49 resmi maçta 47 gol ona France Football’ın Altın Top ödülünü getirdi. Ödülü alan en genç (20) ve ilk Brezilyalı futbolcuydu.Barcelona istediği yıllık ücreti fazla bulunca Inter Başkanı Moratti elini çabuk tuttu. Ronaldo artık İtalya’daydı. Inter uzun yıllardır şampiyonluk hasreti çekiyordu ama Ronaldo da bu hasreti dindiremedi. 5 yıl kaldığı Inter’de 1999 yılında diz bağları koptu. Altı ay sonra sahalarsa döndüğü 12 Nisan 2000’deki Lazio maçında bir kez daha yere yığıldı. 6 gün önce oğlu Ronald dünyaya gelmişti ama Ronaldo bir yıl daha sahalardan uzak kalacaktı.18 yaşında seçildiği Milli Takımla 1994 Dünya Kupası’na gitti. Baggio penaltıyı kaçırdı, Brezilya kupayı kaldırdı ama o hiç forma giyemedi. 4 yıl sonra ev sahibi Fransa’nın karşısına finale sakat sakat çıktı. Yakın dostu Zidane ve arkadaşları kupayı kaldırdılar. 2002 Dünya Kupası’nda bizim canımızı yaktı. En güzel gollerin adamı bizi kramponunun burnuyla avladı. 15 gol attı ve kupayı ülkesine götürdü. Milli takımında 97 maçta 62 gol attı ve 2 Copa America’yı kaldırmayı başardı.2000 yılında Figo, ertesi sezon Zidane’ı alan Real Madrid Başkanı Perez, 2002 Dünya Kupası’nın ardından Ronaldo’nun peşine düştü. Inter kasasına 42 milyon koydu ama Milano’nun yarısının kalbi kırılmıştı. Sakatlık döneminde ondan vazgeçmeyen Inter’i terketmişti Ronaldo. Avrupa’daki tek şampiyonluğunu da İspanya’daki ilk sezonunda kazandı. Şampiyonlar Ligi kupasına hep uzaktan baktı. Sonra yine hep sakatlıklar, tutmayan dizleri... 4.5 sezonda 163 maç ve 98 golle kapadı Real Madrid kariyerini.
İspanya’da El Clasico’nun iki yakasında forma giyen Ronaldo, Milano’da da ezeli rekabeti iki formayla yaşadı. Milan onun için 6.5 milyon Euro ödedi. 1.5 sezon kaldığı Milan’da sakatlıklar yüzünden sadece 9 gol atabildi ve 2008 yılında ülkesine, Corinthians’a imza attı. Takımı geçtiğimiz hafta Libertadores Kupası’ndan elenince taraftar isyan etti. Roberto Carlos Rusya’nın yolunu tutarken Ronaldo da 34 yaşında 18 yıllık kariyerine 442 golle son noktayı koydu. "Futbolu bırakmak ölmek gibi ama bugün kazanan acılarım oldu.”

4 Mart 2011

Adem Güçlü GolAtanKaley.net'te !


İddaa severlere güzel bir haberimiz var... Kazandıran yorumlarıyla www.iddaaexperi.com'dan tanıdığımız Adem Güçlü çok yakında www.GolAtanKaleye.net'te...

3 Mart 2011

GolAtanKaleye.net Mahkeme Kararıyla Kapatılmıştır !


Digiturk'ün blogger.com ve blogspot.com gibi sitelerin de dahil olduğu kaçak Lig TV yayını yapan sitelere açtığı dava sonuçlandı ve tüm kaçak yayın yapan siteler kapatılırken blogger ve blogspot içeriğinden ulaşılanbilen biz blogçuların da siteleri erişime engellendi...

Böylece pire için yorgan yakanlar, para için birikim ve paylaşımlarımızı yok sayarak bu kararla bloglara akıl almaz biz sansür uygulamış oldular...

BOLUGA DOKUNMA HAREKETİNİ SİZ DE DESTEKLEYİN !

http://www.facebook.com/blogumadokunma

2 Mart 2011

Sercan Yıldırım MOSKOVA'DA !

Bursaspor'un genç golcüsü Sercan Yıldırım'ın Rusya'nın Lokomotiv Moskova takımıyla anlaştı. Sercan Yıldırım yarın 4 yıllık sözleşme imzalayacak.

Bursasporlu Sercan Yıldırım Lokomotiv Moskova ile 4 yıllığına anlaştı.

Bu sezon ligde şu ana kadar 6 golü bulunan Sercan Yıldırım, yeşil-beyazlı ekibin Gaziantepspor'a kendi sahasında 4-1 mağlup olduğu maçta sakatlanan Altidore'un yerine oyuna dahil olmuş ve aynı maçta hafif sakatlık geçirmişti.

Geçtiğimiz hafta oynanan Bucaspor maçında Amerikalı forvet oyuncusu Jozy Altidore ile birlikte 18 kişilik kadroya alınmayan ve İzmir'e götürülmeyen genç golcü, teknik direktörü Ertuğrul Sağlam'dan izin alarak 2 günlük izinde Rusya'ya gitmişti.

Sercan, tatil dönüşü sosyal paylaşım sitesi Twitter'da sadece tatil için gittiğini için söylese de, Lokomotiv Moskovalı yöneticilerle masaya oturduğu öğrenildi.

Rus kulübü Bursaspor'a 5,5 milyon euro bonservis ücreti ödeyecek. Yıllık 1.5 milyon euro alacak genç futbolcunun yarın yeni takımının Antalya kampına katılması bekleniyor.