GolAtanKaleye.net3 YAŞINDA

28 Nisan 2011

El Classico UEFA Tarafından Manipüle Edildi


Dün akşam oynanan El Classico serisinin 3. maçı aynı zamanda şampiyonlar ligi yarı final ilk maçıydı... Maça hakemin damga vuracağını maçtan önce asla tahmin etmiyorken adete şoka uğramıştım maçta, ancak bu fotoyu da görmem olanlar hakkında her şeyi özetliyordu... Bu fotoğraf UEFA'nın resmi internet sitesi www.UEFA.com'dan alınma. Gördüğünüz gibi maçın skoru olarak Real Madrid : 0 barcelona : 4 yazmakta... Yani UEFA maçı kafasıda çoktan bitirmiş... Dünkü Wolfgang Stark da manipülasyonun bir parçasıymış... Ama şu unutulmasın Mourinho isterse UEFA'yı da yener...

Uefa Avrupa Ligi - Bu Akşam



Renklerin Cinsiyeti


TRT Spor'un gece vakti yayınladığı videoda Arda'nın dediklerini gördük. Formalar valizden çıkıyor ve "Eee Galatasaray formaları nerede?" sorusundan sonra üstünü giyerken başlıyor "renklere" hakarete. Formayı beğenmezsin, olur, anlarız, normaldir. Parçalı formaya sahip çıkarsın, kulübün geleneğine göreneğine sahip çıkarsın anlarız. Ancak sen çıkıp da formayı değil rengi eleştirip ilkel yorumlar yaparsan o zaman anlaşılamaz olursun işte.

Mor formayı beğenmemiş olacak ki üstüne yeni sezonda pembeyi de görünce iyice deliriyor. Ayhan abisi ile birlikte Kibar Feyzo'dan repliklerle başlıyorlar hakarete. Küfürleri ve diyaloğu merak edenler yüzlerce video paylaşım sitesinden veya Ekşi Sözlük'ten linklere ulaşabilirler.

Ben Arda'ya gösterdiğim tepkinin sebebine geleyim. Beyefendi kulübün kendi renklerini kullanmayan zihniyete küfür edeyim, o zihniyeti eleştireyim derken insanların zevkine de küfürünü ediyor. Pembe ve mor için "*rospu rengi" demekten çekinmiyor. Eee bunu demişken görüntüler ortada, bu yazıdaki fotoğrafta pembeyi giyen ben değilim, pembeye "*rospu rengi" diyen Arda giyiyor pembeleri. Forma beğenmemenin ayrı şey, bir renge hakaret içeren ve aşağılayıcı sıfatlarla laf etmek ayrı şey.

Ayrıca bu videonun sezon sonu değil de sezon başı çıktığını düşünsenize? Yeni forma çıkarmışsınız, büyük bir satış bekleniyor geçen seneki yeni ve farklı alternatif renkten yola çıkılarak. Ancak kaptanınız ve ikinci kaptanınız(Ayhan) çıkıp bu tür hakaretler ediyorlar formaya, bağırıp çağırıp ağzına geleni söylüyor. Bin tane satacak forma yüz tane zor satar böyle bir durumda. Bunun aksi iddia edilebilir ama edilecekse sırf Arda'yı savunmak için olmasın bu. Ben elbette Arda'nın tepkisine göre forma alacak değilim, aksine aslanlı formayı değil pembeyi alırdım sezon başı bu video çıksa. Hem de en az iki tane alırdım... Ben alırdım ama ya diğer taraftarlar? Neyse... Bu en azından olmadı, sezon başı çıksa ne olurdu diye ekstra tartışma yaratmayalım daha da.

Benim sıkıntım zihniyetle, daha önce dediğim gibi. Bir renge "*rospu rengi" yakıştırması yapabilen bir "insan" var ortada. Galatasaray'ını ve kaptanlığını geçtim olayın, oraya girersek daha vahim durum. Renk ister formada olsun ister sadece evinde giydiğin dandik tişörtte olsun, ona böyle sıfatlar takamazsın. Bu kadar. Rengin *rospusu ve ahlaklısı olmaz, bu kadar saçma zihniyet olmaz.

Sormak istediğimi tekrar edeyim: Madem pembe ve mor birer "*rospu rengi", bunu silah zoruyla mı giydin Arda Turan?

17 Nisan 2011

Mourinho Inter'e Dönüyor !

Real Madrid ile anlaşması 4 yıllık ama kim kalmış ki Madrid'de 4 yıl. Mourinho gelecek sezon da Real Madrid'de kalır? Kariyerinin sonlarına doğru Portekiz Milli Takımı olacağını söylüyor zaten. Bir de Premier Lig'e döneceğini... Abramovich'den intikam için Liverpool da olur Manchester United da.. Alex Ferguson verecek elbette bunun kararını... Bugün İtalya'da Real Madrid'e giderken bıraktığı ipucunun üzerinden yürümüş La Gazzetta dello Sport. İyi aile babası Mourinho. Çocukları ve eşi de çalıştığı şehirde oluyor. Çocukların eğitimi önemli tabii. Geçen sezon iki çocuğunun gittiği okulda bu tarihlerde bir sonraki yıl için kayıt yenilemeyince "Tamam Mourinho yolcu" denmişti. Öyle de oldu... Bu kez tam tersi... Mourinho, çocuklarını tesislerin bulunduğu Appiano'ya 30 km uzaklıktaki okula yazdırmış gelecek yıl için... Bu ne demek? Inter'e mi dönüyor?

REAL-BARCA #1


Star Wars serisinin ilkinde kazanan olmadı. Ama sonraki maçların, özellikle Kral Kupası finalinin nasıl geçeceğine dair bir görüntü oluştu. Nou Camp'taki ilk maçta iki takımda oyunlarından ödün vermemiş, kaybeden ağır hasarla Mourinho olmuştu. Ancak bu maçta Mourinho, Real Madrid'in egosunu bir tarafını koyarak mantıklı olanı yaptı ve Barcelona'yı aynı Inter'de yaptığı gibi önce durdurayım dedi ki mantıklısı buydu. Çünkü Barcelona'yı onların şartlarında yenmek Real Madrid adına şu an için çok zor. Mourinho da dersini çok iyi çalışarak orta sahaya Pepe'yi monte etti. Savunmanın göbeğinde Carvalho'nun yanına Albiol'u aldı. Orta sahaya ise Pepe-Xabi Alonso-Khedira üçlüsünü monte etti. Mesut'u kenara alarak ilerideki üçlüsünü bozmadı: Ronaldo-Benzema-Di Maria. Barcelona'nın ise Real Madrid'i alt etmek için ayrı bir önleme ihtiyacı yok. İşleyen makine düzenini bozarsa kaybedeceğini Guardiola da biliyor. Genç teknik adam hatta düzeni bozmamak için büyük bir kumar oynayıp sakatlığı tam olarak geçmemesine rağmen Puyol'u da savunmadaki yerine koymuştu. İki takımda maça bu düzende başladı. Ama Gattuso'nun ''Her derbi kendi hikayesini yazar'' sözü bu maçtada ortaya çıktı.

İlk düdükle birlikte Real Madrid'in doğal olarak aşırı agresif, Barcelona'nın da her zamankinden fazla sakin olduğunu gördük. Real, rakibinin oyununu bozmaya yönelik sistemiyle ilk yarıda Barça'yı benim beklediğimden daha iyi durdurdu. Katalanlar yine müthiş bir topa sahip olmayla oynadılar ama ilk yarı boyunca 2 pozisyon dışında Casillas'ı çok zorlayamadılar. Real Madrid de bu oyun düzeninde her zamanki pas trafiğini iyi yapamayacağından kontra ataklar ve duran toplarla sonuca gitmeye çalıştı. İlk yarıda da iki duran top sonucunda Ronaldo'nun bir kafası çizgiden çıkartılırken diğerinde yine Portekizlinin frikiği direkte patladı. Açıkçası ilk yarı sonuna kadar herşey Mourinho'nun istediği gibi gitti. Barça'ya doğru dürüst pozisyon vermeyerek. Barça cephesinde ise makinede aksayan isimler ilk kez bu kadar fazlaydı. Pedro, belki de sezonun en kötü futbolunu oynarken Villa yine vasatı aşamıyordu. Messi takımı ateşleyen tek isim oluyordu.

İkinci yarı ise Real Madrid adına şokla başladı. Savunmanın arkasına atılan topta Albiol, Villa'ya müdahele etmekte geç kalınca hakem haklı olarak penaltıyı çaldı ve kırmızı kartı verdi. Mourinho'nun planlarını tek bir hareketle mahvediyordu Albiol. Barça Messi'nin penaltı golüyle öne geçtikten sonra ben dahil herkes bu iş bitti demiştir. Ama sonrasında ''Her derbi kendi hikayesini yazar'' sözü bir kez daha kendini gösterdi. Golden hemen sonra Barça adına tamda en çok ihtiyaç duyulan anda Puyol sakatlandı. Bu da Guardiola'nın gereksiz kumarını gözler önüne serdi. Sonuçta diğer oynanacak 3 El Clasico'ya göre bu maç en gereksiziydi. Sonrasında ise Barcelona her zaman ki gibi bol pasla Real'i yorar, hatta ikiyi bulur derken hem skor olarak hem de ligdeki rahatlığını düşünerek bir anda laubali hareketler başladı Barça'da. Real golden sonraki 10 dakika maçı bırakmış gibiyken Barcelona'nın bu tazrı yüzünden hırs yaptı ve maça çok iyi döndü. Tabi bunda en önemli pay yine Mourinho'nundu. Kırmızı karttan sonra savunmaya çektiği Pepe'yi bir kez daha orta sahaya aldı. Arbeloa'yı oyuna alarak Sergio Ramos'u göbeğe çekti. Tüm iyi niyetine rağmen büyük maçlarda ilk derbide de çok sırıtan Di Maria'yı kenara aldı. Kötü oynayan Benzema'yı ve bu maçta bekleneni veremeyen Xabi ALonso'yu çıkartarak Mesut ve Adebayor'u oyuna aldı.

Maçın final bölümü ise gerçekten nefesleri kesti. Mourinho'nun hamleleri, Mesut'un sazı eline almasıyla son 20 dakika bambaşka bir Real Madrid vardı sahada. Eksik olmasına rağmen Katalanlar üzerinde baskı kuran Real, Marcelo'nun düşürülmesiyle penaltıyı kazandı ve Ronaldo, El Clasico'da ki ilk golünü attı. Kalan dakikalarda ise akıllarda kalan iki şey vardı. Biri Khedira'nın şutu, diğeri ise Messi'nin hiç gerek yok Real tribünlerine bilerek vurduğu topla yaptığı çirkinlik. Son düdük çaldığında ise sahada istediğini alan iki takım vardı. Barcelona, şampiyonluğunu garantileyen bir sonuç alırken Real Madrid, Barça karşısında son yıllardaki ezikliğini bir parça olsun telafi ederek Kral Kupası finaline daha moralli çıkabilecek. Bu karşılaşmanın yıldızları ise Real Madrid'te 90 dakika olağanüstü oynayan Pepe ve oyuna sonradan giren Mesut'du. Ancak Pepe'nin müthiş agresif oyununa ve her pozisyonda rakiplerine jilet misali girmesine rağmen maçı kartsız bitirmesi şaşırtıcıydı. Barcelona ise takım olarak yine belli bir seviyede oynadılar ama bu kez öne çıkan tek isim Messi'ydi. Şimdi lig bitti. Gözler Kral Kupası finalinde. Çarşamba günü Real Madrid'in az çok nasıl oynayacağını gördük bence. Ancak Barcelona bu kadar sakin olmayacaktır. Bugünkü maç genel olarak kaliteden yoksundu. Ancak Mestalla'da çok daha agresif bir Barcelona göreceğimizden eminim.

15 Nisan 2011

GALATASARAY'A TAYYİP KAZIĞI !!!


Başbakan Erdoğan tarafından 3 ay önce açılan Türk Telekom Arena Stadı için GSGM tarafından hazırlanan ek sözleşmede; her sene amatör branşlara yaklaşık 1.5 milyon TL katkı, İl Müdürlüğü'ne 300 protokol koltuğu, 2 adet VIP salonu, 100 araçlık ücretsiz kapalı otopark, 25 milyon TL'ye çıkması beklenen kapanan çatının yapılmaması halinde yarı ücretinin ödenmesi isteniyor.

Devlete 191 milyon TL'ye mal olan Türk Telekom Arena Stadı'nın, Galatasaray'a devri konusunun tam bir çıkmaza girdiği ortaya çıktı.

15 Ocak'ta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı olaylı açılış töreninin üzerinden 3 ay geçmesine karşın devir işlemleriyle ilgili en ufak bir mesafe alınamazken, Galatasaray'ın, genel müdürlükçe hazırlanan "ek sözleşme" hükümlerinin özellikle mali konularını içeren bölümlerine karşı çıktığı öğrenildi.

Stadın 49 yıllığına Galatasaray'a devrini öngören sözleşmeye göre "Amatör sporlara katkı" amacıyla her yıl belli bir paranın, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'ne ödenmesi hükmünü "Başbakan bize stadın ücretsiz verileceğini söyledi" gerekçesiyle kabul etmeyen sarı-kırmızılı yönetimin, üç kez biraraya geldiği teşkilat yetkililerini ikna edemediği bildirildi.

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bürokratları, Arena Stadı'nın, Galatasaray'a ücretsiz olarak tahsis edilmesinin hukuken mümkün olmadığı belirtilirken, böyle bir işlem yapılması halinde aralarında Fenerbahçe ile Beşiktaş'ın da bulunduğu diğer kulüplerin benzer isteklerde bulunabileceğini kaydettiler.

LOCA KRİZİ
Milliyet'in ele geçirdiği 17 maddelik sözleşmede sadece mali konularda değil, Genel Müdürlüğün diğer talepleri üzerinde de uzlaşılamadığı belirlendi.

Galatasaray yönetiminin, "kulübün yükümlülükleri" başlıklı 8. maddede yer alan hükümleri ağır bulduğu, özellikle 300 adet protokol koltuğu, 2 adet VIP salonu, protokol için 100 araçlık kapalı otopark alanının ücretsiz olarak İl Müdürlüğü'nün kullanımına bırakılması gibi şartları kabul edilemez diye nitelediği vurgulandı.

ÇATI ŞARTI
Sarı-kırmızılı kulübün karşı çıktığı bir diğer maddenin ise 9 Ağustos 2010 tarihinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 5. maddesinde yer alan açılır-kapanır çatı sistemiyle ilgili olduğu ifade edildi. Ek sözleşme, çatı sisteminin belirtilen sürede yapılmaması durumunda inşaat masrafının yarısı kadar bir bedelin ceza olarak ödenmesi koşulunu getirirken, 25 milyon TL’yi bulan yüksek maliyet gerekçesiyle Galatasaray'ın bu hüküme sıcak bakmadığı vurgulandı.

YENİ YÖNETİMİN BAŞI AĞRIYACAK
Başkan Adnan Polat'ın seçim kararı almasından sonra halen rafa kaldırılmış durumdaki sözleşmeyi imzalamak sarı-kırmızılı kulübün yeni yönetimine kalacak.

Seçilecek başkan ve yönetiminin Polat tarafından kabul edilmeyen hükümler üzerinde uzlaşma araması ve yeni sezon başlamadan önce sözleşmenin yürürlüğe girmesini sağlaması gerekecek. Aksi takdirde yaklaşık 3 aydır tek kuruş para ödemeden Galatasaray maçlarına tahsis edilen Arena'nın işletmesi, GSGM'ye geçecek ve Cim-Bom statsız kalacak.

İŞTE O SÖZLEŞME
- Kulüp, Genel Müdürlüğün yazılı talebi üzerine spor kompleksini özerk ve genel müdürlüğe bağlı federasyonların faaliyetlerine bedelsiz olarak tahsis edecek.

- Kompleksin her türlü işletmesi kulüp tarafından yapılacak, bakım, onarım ve yenileme çalışmaları ile masrafları kulüpçe karşılanacak.

- Spor kompleksi milli bayramlarda, 23 Nisan Çocuk ve Ulusal Egemenlik Bayramı, 19 Mayıs, Cumhuriyet Bayramı ile İstanbul'un kurtuluşu ve fethi günlerinde, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığın faaliyetlerinde ücretsiz olarak tahsis edilecek.

- Kulüp devlet protokolünde kullanılmak üzere sözleşme tarihinden itibaren batı tribününde 300 adet protokol koltuğu ile alt ve üst katta bulunan mevcut 2 adet VIP salonunu, İl Müdürlüğü'nün kullanımına bırakacaktır. Üst kat VIP salonunda protokole verilecek yemek ve ikram kulüpçe karşılanacak. Protokole batı tribününde 300 adet koltuk ayrılacak ve bu koltukların localar ile bütünlüğü sağlanacak. Protokol için 100 araçlık kapalı otopark alanı bedelsiz olanak İl Müdürlüğü'nün kullanımına bırakılacak.

- Spor kompleksinin iç ve dış pano reklamlarından elde edilen gelirin yüzde 10'u her sezon bitiminde İl Müdürlüğü hesabına yatırılacak.

- Kulüp amatör spora katkı olarak yıllık ... (yaklaşık 1.5 milyon TL'yi) her yıl ocak ayı içinde İl Müdürlüğü hesabına yatıracak. Takip eden yıllarda bu miktar ÜFE oranında artırılacak. Gecikme halinde yasal faiz işletilecek.

- Futbol Federasyonu tarafından spor kompleksinde oynanmasına karar verilen milli müsabakalarda zorunlu işletme gideri hariç hiçbir bedel talep edilemeyecek.

- Kulüp sözleşmede yer alan taahütlere uymadığı takdirde aykırılığın giderilmesi için 30 gün süre verilecek. Yine giderilmemesi durumunda genel müdürlük sözleşmeyi fesih edecek. Fesih tarihinden itibaren 15 gün içinde stat Genel Müdürlüğe devredilecek.

TOPLAM MALİYETİ 191.5 MİLYON TL
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Türk Telekom Arena'nın maliyetiyle ilgili tartışmalara, MHP Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın soruları üzerine TBMM'ye gönderdiği yazıyla son noktayı koymuştu. Ali Sami Yen Stadı arazisinin 1 milyar 25 milyon TL’ye satıldığını, 475 milyon TL’nin idareye kaldığını açıklayan Çiçek, Türk Telekom Arena’nın 191.5 milyon TL’ye yapıldığını bildirmişti. Arena'nın resmi açılışı, Galatasaray'ın, 15 Ocak'ta Ajax'la oynadığı dostluk maçıyla yapıldı. Varyap-Uzunlar ortaklığı tarafından inşaa edilen 52 bin taraftar kapasiteli Türk Telekom Arena, Avrupa'nın en modern futbol statlarından biri olarak gösteriliyor.

10 Nisan 2011

19:00 / Galatasaray-Trabzonspor



Galatasaray, Spor Toto Süper Lig’in 28. haftasında Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena’da Trabzonspor ile karşılaşacak. Galatasaray’ın cezası nedeniyle seyircisiz oynanacak karşılaşma, 10 Nisan Pazar günü saat 19.00’da başlayacak. Karşılaşma öncesinde iki takım hakkındaki son bilgiler şu şekilde:

Stadyum: Ali Sami Yen SK TT Arena
Tarih / Saat: 10.04.2011 / 19.00
Hakemler: Bünyamin Gezer, Orkun Aktaş, Mehmet Cem Hanoğlu. Dördüncü Hakem:Deniz Çoban
Hava Durumu: İstanbul’da maç günü yağmurlu bir hava bekleniyor. Hava sıcaklığı, en yüksek 11, en düşük 6 derece öngörülüyor.
Yayın: Lig TV
İnternet: www.galatasaray.org

Galatasaray
Galatasaray, Spor Toto Süper Lig’in 27. haftası itibariyle topladığı 33 puanla 13’üncü sırada bulunuyor. Takımımız, ligde oynadığı 27 maçta 10 galibiyet, üç beraberlik ve 14 mağlubiyet aldı. Rakip filelere 29 gol bırakan Galatasaray, kendi kalesinde ise 37 gol gördü.

Galatasaray, iç sahada oynadığı 13 maçtan ise 19 puan çıkardı. İstanbul’da oynadığı maçlarda altı galibiyet, bir beraberlik ve altı mağlubiyet alan takımımız, iç saha maçlarında rakip filelere 16 gol gönderirken, kendi kalesinde de 18 gol gördü.

Galatasaray’da bu sezon 24 maçta 2134 dakika süre alan Servet Çetin en çok forma giyen isim. Servet’i 23 maçta 2004 dakika süre alan Lucas Neill takip ediyor. Sahaya çıktığı 14 maçta 8 gol atan Milan Baros ise takımın en golcü ismi. Çek oyuncuyu, 17 maçta filelere 4 gol bırakan Harry Kewell izledi.


109. Randevu
Galatasaray ile Trabzonspor bu maçla birlikte, tarihlerinde 109. kez karşı karşıya gelecekler. İki ekip arasında bugüne dek yapılan 108 karşılaşmanın 49'unu Galatasaray, 35'ini Trabzonspor kazanırken, 24 karşılaşmada ise taraflar birbirlerine üstünlük sağlayamadı. Geride kalan toplam 108 karşılaşmada Galatasaray 140, Trabzonspor ise 119 kez gol sevinci yaşadı. Ligde yapılan 73 karşılaşmada da Galatasaray’ın üstünlüğü var. Bu karşılaşmaların 32'sini Galatasaray kazanırken, 24 maçta Trabzonspor üstünlüğü vardı. 18 karşılaşma ise berabere sonuçlandı. Lig maçlarında Galatasaray 93, Trabzonspor ise 82 gol attı.

Ligde Son 10 Maç
Galatasaray ile Trabzonspor arasında ligde yapılan son 11 maçta alınan sonuçlar şöyle:

2005-2006
Galatasaray-Trabzonspor 4-1
Trabzonspor-Galatasaray 1-1

2006-2007
Trabzonspor-Galatasaray 3-1
Galatasaray-Trabzonspor 2-1

2007-2008
Trabzonspor-Galatasaray 0-1
Galatasaray-Trabzonspor 1-0

2008-2009
Galatasaray-Trabzonspor 3-0
Trabzonspor-Galatasaray 2-2

2009-2010
Galatasaray-Trabzonspor 4-3
Trabzonspor-Galatasaray 1-0

2010-2011
Trabzonspor-Galatasaray 2-0

Trabzonspor
Sezonun ilk yarısını lider bitiren Trabzonspor, ikinci yarıya üst üste yaşadığı puan kayıpları ile başladı. İlk yarıda oynadığı 17 maçta; 13 galibiyet, üç beraberlik ve bir beraberlik alan Karadeniz ekibi, 2,47 puan ortalaması tutturdu. İkinci yarının ilk üç haftasında iki beraberlik ve bir mağlubiyet alan Trabzonspor, şampiyonluk yarışında yakaladığı avantajı yitirdi. Fakat son yedi haftaya altı galibiyet ve bir beraberlik sığdıran Bordo- Mavililer zirvede kalmayı başardı.

Bu sezon deplasmanda oynadığı 13 maçta 10 galibiyet, iki beraberlik ve bir mağlubiyet alan Trabzonspor, deplasmanda en çok puan toplayan takım konumunda. Trabzonspor’da sahaya çıktığı 26 maçta 2340 dakika süre alan Selçuk İnan en forma giyen isim oldu. Selçuk’u, 26 maçta 2120 dakika süre alan Umut Bulut izliyor. Trabzonspor’da 13 gol atan Burak Yılmaz’ı, 10 golle Umut Bulut ve 9 golle Jaja takip ediyor.

6 Nisan 2011

Emekli Olmayı Düşünmüyorum...

İngiltere Premier Lig ekiplerinden Manchester United'ın menajeri Alex Ferguson, meslektaşı Jose Mourinho'ya mesaj göndererek henüz emekli olmayı düşünmediğini söyledi.

Real Madrid Teknik Direktörü Jose Mourinho'nun, kendisinin emekli olmasının ardından Manchester United'ı çalıştırmak istemesiyle ilgili haberlere değinen Ferguson, ''Eğer bana 'Alex artık çok yaşlandın, biz yeni bir sayfa açmaya karar verdik' derlerse problem olmaz. İşimi çok iyi yaptım, harika bir kariyere sahibim'' dedi.

Premier Lig'de bir dönem Chelsea'yi de çalıştıran Portekizli teknik adamla iyi bir dostluklarının olduğunu söyleyen Ferguson, ''Defalarca kendisinin geleceğiyle ilgili konuştuk. İngiltere'ye geri dönmek istemesini anlıyorum. Çünkü burada İspanya'dan daha özgür olacaktır. Fakat kendi pozisyonumun ne zaman müsait olacağıyla ilgili bir şey söylemem zor'' diye konuştu.

Babasının, çalıştığı tersaneden 65 yaşında emekli olduğunu ve 1 yıl sonra da vefat ettiğini anlatan Ferguson, ''Söyleyebileceğiniz en kötü şey, 45 yıl çalıştım ve dinlenmeyi hak ediyorum demektir. Her zaman formda ve aktif olmalısınız'' ifadelerini kullandı.

Manchester United, Ferguson'un göreve getirildiği Kasım 1986'dan bu yana 11 lig şampiyonluğu, 5 federasyon kupası, 4 lig kupası, 2 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, 1 Kupa Galipleri Kupası, 1 FIFA Dünya Kulüpler Kupası, 1 UEFA Süper Kupa ve 1 Kıtalararası Kupa kazandı.

69 yaşındaki İskoç teknik adam, bu sezon, takımı en uzun süre çalıştıran teknik direktör olarak kulüp tarihine geçmişti.

Ronaldo Giderse Bende Yokum !

Real Madrid teknik direktörü Jose Mourinho, Milan başkanı Silvio Berlusconi'nin Cristiano Ronaldo'ya kırmızı siyah formayı giydireceği yönündeki iddialara yanıt verdi. İtalyan Başbakan'ın yakın arkadaşlarına 26 yaşındaki oyuncuyu İtalya'ya getirmek istediği, transfer görüşmeleri için başkan yardımcısı Adriano Galliani'ye yetki verdiği yönünde haberler yapılmıştı.

Mourinho, eski Manchester Unitedlı yıldızın Beyaz Şimşeklerden ayrılması durumunda kendisinin de ayrılacağını açıkladı - ama Ronaldo'ya Milan'da eşlik etme konusunda ihtiyatlı davrandı.

Sportal'a konuşan Mourinho, "Futbolda herşey mümkün. Ronaldo ayrılırsa ben de ayrılırım, ama Milan'a gitmem," dedi.

Real Madrid dün gece Tottenham karşısında oynadığı Şampiyonlar Ligi çeyrek final ilk maçını 4-0 kazandı.

Inter Paramparça !

İkinci yarıda arka arkaya gelen Schalke gollerine engel olamayan Inter, sahadan 5-2 gibi ağır bir sonuçla ayrılarak yarı final şansını mucizelere bıraktı.

Champions League: Inter - Schalke 04, Andrea Ranocchia; Edu (getty Images)
Geçtiğimiz haftasonu Serie A'da oynanan Milano derbisinde Milan'a 3-0 gibi farklı bir skorla mağlup olan Inter teselliyi Şampiyonlar Ligi'nde arıyordu. Bundesliga'da başka Avrupa'da başka bir görüntü çizen Schalke ise San Siro'dan avantajlı bir skorla dönmenin hesaplarını yapıyordu.

İnanılmaz bir ilk yarı

Karşılaşmaya Inter golle başladı. 27. saniyede Stankovic neredeyse orta saha çizgisine yakın bir bölgeden çektiği inanılmaz şutla, az önceki Cambiasso'nun pozisyonunu bozmak için kalesinden ayrılan Neuer'i avladı ve takımını 1-0 öne geçirdi. Dördüncü dakikada Raul müsait pozisyonda kafayı vurdu ancak top direğin üzerinden hemen dışarı çıktı. Karşılaşmada tempo giderek arttı. 17. dakikada arka direkte bomboş kalan Papadopoulos'un kafa vuruşunu Julio Cesar iyi çıkarttı ancak topu önünde bulan Matip ağları havalandırmakta zorlanmadı ve karşılaşmaya dengeyi getirdi: 1-1. Bu golden dört dakika sonra Inter, Eto'o ile bir gol buldu ancak yan hakem ofsayt bayrağını çoktan kaldırmıştı bile. Karşılıklı ataklar devam ederken, sahneye bu kez Milito çıktı. 34. dakikada Sneijder'in güzel ortasında Cambiasso'dan seken topu hiç düşünmeden tamamlayan Arjantinli golcü takımını 2-1 öne geçirdi. Ancak Schalke için skoru yenidne eşitlemek pek de zor olmadı. Dakikalar 40'ı gösterdiğinde Edu kaleyi gördüğü anda vurdu ancak top Julio Cesar'dan geri döndü. Topu yeniden önünde bulunan golcü oyuncu, ayağının dışıyla topa dokunarak Inter ağlarını havalandırdı. İlk yarının kalan süresinde başka gol olmayınca, ilk 45 dakika 2-2 sonuçlandı.

Inter dağıldı

İkinci devreye de istekli başlayan taraf İtalyan temsilcisiydi. Daha henüz 47. dakikada Milito üçüncü gole çok yaklaştı ancak bu oyuncunun vuruşunda top dışarı çıktı. Bu pozisyondan hemen bir dakika sonra Cambiasso'nun pasında Eto'o topla buluştu. Kamerunlu yıldızın şutunda Neuer mutlak bir golü önledi. Inter rakip kalede gol ararken, 53. dakikada San Siro bir anda sessizliğe büründü. Topla buluştuktan sonra Ranocchia'dan çok iyi kurtulan Raul, Julio Cesar'ı da avlayarak takımını 3-2 öne geçirdi. Ne olduğunu anlayamayan Inter dört dakika sonra kalesinde bir gol daha gördü. Raul'un pasında Jurado topla buluştu. Bu oyuncunun ortasında Ranocchia'ya çarpan top bir kez daha Inter ağlarıyla buluştu: 2-4. Bu golle birlikte Inter tam anlamıyla dağıldı. 62. dakikada Edu'ya arkadan sert bir müdahalede bulunan Chivu kırmızı kartla oyun dışında kaldı.

57'
3. golü kalesinde gören Inter tam bu golün şokunu atlatmak istiyordu ki Jurado'nun pozisyonunda Ranocchia'nın kendi kalesinde attığı golle tam anlamıyla dağıldılar. Bu golden beş dakika sonra Chivu'nun atılması da İtalyanlar'ın pes dediği andı...
Bu dakikadan sonra sahanın tek hakimi Schalke idi. 65. dakikada Jurano'nun, 75. dakikada da Farfan'ın vuruşlarında top direkten döndü. 76. dakikada ise bu sefer direkler de Inter'i koruyamadı. Ceza sahası köşesinden şık bir vuruş yapan Edu, kendisinin ikinci takımının ise beşinci golünü Inter ağlarına göndermeyi başardı ve skoru 5-2'ye taşıdı. Kalan dakikalarda Inter'in mücadele edecek direnci kalmazken, Schalke de bu skoru korumayı başardı ve Almanya'da oynanacak maç öncesinde çok büyük avantaj yakaladı.

Real Yarı Finalde (gibi) !

Tarihinde ilk defa oynadığı Şampiyonlar Ligi'nde sürpriz bir şekilde çeyrek finale çıkan Tottenham, Avrupa tecrübesi en fazla olan takımlardan biri olan Real Madrid'e konuk oldu. İngiliz ekibi, İspanyol devine karşı fazla dayanamadı.

Gol de erken, şok da

Henüz dördüncü dakikada Real Madrid öne geçti. Mesut Özil'in kullandığı kornerde, ceza sahası içinde bomboş kalan Adebayor topu kafa vuruşuyla sol alt köşeden ağlara gönderdi: 1-0. Golde Gomes'in de savunmanın geri kalanı kadar büyük hatası vardı; ayrıca direğin dibinde bekleyen Luka Modric de topun kaleye girmesine engel olamadı. Yedinci dakikada Tottenham'ın dev golcüsü Peter Crouch, Sergio Ramos'a yaptığı faul sebebiyle sarı kart gördü. Crouch 15. dakikada bu sefer Marcelo'ya sert bir faul yapınca ikinci sarı kartını görüp kırmızı kartla oyundan atıldı ve takımını erkenden 10 kişi bıraktı.

15'

Yedinci dakikada ilk sarı kartını gören Crouch, sekiz dakika sonra ikinci kartını da görüp büyük bir sorumsuzluk örneği göstererek bu önemli maçta takımını erkenden yalnız bıraktı.
33. dakikada Sergio Ramos ceza sahasına doğru yapılan ortada topu kafasıyla içeri çevirdi; bu topu Adebayor kale ağzında ağlara gönderemedi. Togolu golcü bu pozisyonda penaltı bekledi fakat hakem devam dedi. 43. dakikada, Angel Di Maria'nın ceza sahası dışından çektiği şutta top ceza sahası içindeki Michael Dawson'ın kolundan sekti fakat hakem bu pozisyonda penaltıyı vermedi. İlk yarı Real Madrid'in lehine 1-0 bitti.

Real ikinci yarıda bileti kesti

İkinci yarıya, en azından bir deplasman golü bulabilme ümidiyle başlayan Tottenham Menajeri Harry Redknapp, Rafael Van Der Vaart'ı yedek kulübesine çekip onun yerine oyuna Jermain Defoe'yu alarak başladı. 53. dakikada Assou-Ekotto'nun ceza sahası dışından çektiği şut soldan auta çıktı. 55. dakikada Ronaldo soldan geldi, ceza sahasına ortayı yaptı ve Real Madrid bu pozisyonda korner kazandı. Kornerin devamında top Marcelo'da kaldı, Brezilyalı futbolcunun ortasında Adebayor topu yine kafasıyla ağlara göndererek farkı ikiye çıkardı: 2-0. 61. dakikada Sami Khedira kenara gelirken, onun yerine Lassana Diarra oyuna girdi. 72. dakikada Real Madrid maçı kopardı. Di Maria ceza sahasının dışında topla buluştu, çektiği şık şutla topu ceza sahasının hemen dışından ağlara gönderdi ve farkı üçe çıkardı: 3-0. 73. dakikada gecenin yıldızlarından Adebayor kenara gelirken, onun yerine oyuna giren isim Gonzalo Higuain'di. Jose Mourinho 77. dakikada, üçüncü golü atan Di Maria'yı kenara alıp onun yerine Kaka'yı oyuna sürdü. 80. dakikada Tottenham'da Vedran Corluka oyundan çıktı, onun yerine Sebastien Bassong girdi. 87. dakikada fark iyice açıldı. Kaka'nın ortasında Ronaldo topu gelişine bir şutla sağ köşeden ağlara gönderdi: 4-0. Golde Gomes yine hatalıydı. Maç bu skorla bitti ve Real Madrid tur için çok büyük bir avantaj elde etti.

5 Nisan 2011

Kim Gitsin ???


Öncelikle şunu söyleyeyim maç ile ilgili tek kelime bir şey yoktur bu yazıda. Tek tek saymaya gerek varmı? Şu kadroda elinizdeyken teknik direktörde suç aramaya gerek varmı? Rijkaard suçluydu, Hagi suçluydu, Bülent Ünder'de suçlu olacak yakında. Hatta bugün suçlamaya başlayanlar bile vardır adım gibi eminim. Ama şaşırmamak gerek. Bunlar Rıdvan Abilerini dinleyip havaalanında Arda'ya gider yapan adamlar.


Bu takımda futbolcular hariç herkes suçlu. Ankaragücüne kendi sahamızda 4-2 yenilirken, sahadaki ruhsuzlar resmen maçı satarken suçlu Rijkaard'dı. O dönemde anlayan anlamayan herkes Rijkaard'a gider yapıyordu. Rijkaard gitti bu futbolcular takımda kaldı. Suçlu Rijkaard'dı.


Peki sonrasında ne oldu. Galatasaray tarihinde ilk defa 9. haftada teknik direktör değiştirdi. Galatasaray'a aşık Hagi geldi takımın başına. Hem de Fenerbahçe deplasmanı öncesinde. Hagi bu karakterinde yok korku. Galatasaray'a aşık Hagi. Yine korkmadı. Fenerbahçe maçından sonra geleyim demedi. Geldi takımın başına geçti. Fenerbahçe'ye karşı alınan beraberlik sonrasında herkesin umutları yeşermişti. Ancak sonrasında işler yine istendiği gibi gitmedi. Hagi'ye de yapılan giderin haddi hesabı olmadı. Yalan yok yeri geldi bende eleştirdim ama o Hagi'ydi. Yine de umudumuz vardı azıcıkta olsa. Ve yine bir Fenerbahçe maçında bu kez sonrasında Hagi ile Galatasaray'ın yolları bir kez daha ayrıldı. Fenerbahçe'ye karşı 1-0 öndeyken maçı 2-1 kaybetmekte Hagi'nin suçuydu. Hagi futbolu bilmiyordu. Ama sahadaki ruhsuzlar anlıyordu futboldan. Hagi'de gitti. Takımda kalan yine onlardı.


Ve şimdi de Bülent Ünder geldi. Bir sezon içerisinde 3 teknik direktör değiştirerek bu anlamda bir kez daha tarihimizde bir ilki yaşadık. Daha ilk maçında onuda eleştirenleri gördüm. O da gidecek elbet. Suçlu o denilecek. Şu rezil takımı Galatasaray sevdası uğruna birşeyler düzeltemeyeceğini bile bile alması kimsenin umurunda olmayacak. Acımasızca eleştirilecek. Ama sahada oynayan ruhsuzlara kimse yine bir şey söylemeyecek. Bülent Hoca'da gidecek ama yine kalan onlar olacak.


Bir sezonda 3 ayrı teknik direktör. Rijkaard suçlu, Hagi suçlu hatta bugün Bülent Ünder'de suçlanıyor daha ilk maçında. Takımın başındaki isimler farklı ancak takım aynı. İşte bu yüzden sonuç değişmiyor. Bunu anlayamayan bazıları ise hala teknik direktörlerde suç arıyor. İlk sıradaki resimde tam 27 futbolcu var. Bu takımdan en az 10-15 tane adam gönderip yerine alt yapıdan, gurbetçilerden, ligden vs vs yenilerini alıp sıfırdan bir takım kuracaksın ki bu rezil durumu gelecek sezon yaşamayasın. Bu takımın sorunu teknik direktör değil, bu takımın sorunu her defasında suçu teknik direktörlerde bulan yönetim ve istediği teknik direktörü gönderebilen, ruhsuzlukları ile yaşattıkları bu utançla sonsuza kadar unutulmayacak olan yeni çeri topluluğu.

Artık sayenizde insan içine çıkamaz olduk. Farkındamısınız değilmisiniz bilmiyorum ancak küme düşme hattının hemen üzerindeyiz. Çok merak ediyorum o formayı giyerken hiç utanmıyormusunuz? İnsan içine çıkacak yüzü kendinizde nasıl buluyorsunuz? Bu kulüpte bir çok kişi adını tarihe altın harflerle yazdırdı, ancak bir çoğuda tarihte kara bir leke olarak kaldı. İşte bugün takımın bu hale gelmesine sebep olan siz bu takımın tarihindeki en büyük kara lekesiniz.

Keşke Galatasaray sana tavır alabilsem, hatta kızabilsem, sövebilsem. Ama haftaya, daha sonraki hafta hatta daha sonraki hafta yenilginin kaçınılmaz olduğu bir maç öncesi bile yine formamı giyip, atkımı takıp heyecanla maçı izlemeye başlayacağım. Gol yiyince yine kahrolacağım, yenilince yine gözlerim dolacak kaderimize söylenip, söveceğim. Ama Galatasaray sana sövmeye, sana kızmaya yine kıyamayacağım. Çünkü sen her ne kadar seni sevenleri bu kadar üzsende, ben sana bu kadar aşıkken sana kızmaya, sövmeye kıyamam. Zaten hangi sevdadan galip çıktık ki...

Söylediğim gibi hep asıl gitmesi gerekenler kaldı. Ve sonuç ortada...

31 Mart 2011

İddaa'da Sürekli Kazanmaya HAZIR MISINIZ ?


GolAtanKaleye.net ekibi iddaa'da kazanmanın formülünü buldu !

KUPONLARIN YATMASI TARİHE KARIŞIYOR!!!

Bizi Takip Edin... Çok Yakında...

30 Mart 2011

Emre Aktaş'dan Muhteşem Gol !

Shaktarlıların CL Kurası Sonucunda Tepkisi :)

Litvanya-İspanya Maçında Forma Skandalı

Litvanya-İspanya maçında bir skandal yaşanmış..İspanyalı Llorente takımdaki
diğer oyunculardan farklı bir formayla sahaya çıkmış..
Eski formayı giyen oyuncuyu hakem farketmemiş..

Fotoğrafta soldaki kısa kollu forma yeni formayken sağ tarafta
Llorente'nin giydiği eski forma..

29 Mart 2011

"Söylediklerimle Başıma İş Açabilirim"


Galatasaray taraftarının sevgilisi Harry Kewell, Almanya'da NTV Spor muhabiri Özgür Buzbaş'a konuştu. Sarı-kırmızılı takımda kalmayı istediğini söyleyen Avustralyalı yıldız, şampiyonluk yarışında Trabzonspor'u desteklediğini ifade etti. Türk futbolu hakkında değerlendirmeler yapan Kewell, Galatasaray hakkındaki düşüncelerini dile getirdi.

AVUSTURALYALI YILDIZ NTV Spor'A KONUŞTU

Avustralya ile Almanya'nın karşılaşacağı özel maç öncesi NTV Spor'a konuşan Harry Kewell, Galatasaray TV'nin dışında ilk kez bir kanala konuk oldu. Oldukça samimi açıklamalar yapan Avustralyalı yıldız, Türkiye kariyeri ve Galatasaray ile ilgili düşüncelerini açık bir dille ifade etti.

AVUSTRALYA GELİŞME GÖSTERİYOR
Avustralya'nın çok iyi bir takım olduğunu ifade eden Kewell, ellerinden gelenin en iyisini yapabildiklerini ve gelişme göstermeye devam ettiklerinin altını çizdi.

GALATASARAY'IN FENERBAHÇE'YE KAYBETTİĞİ DERBİYE DAİR

"Taraftarların ne hissettiğini anlayabiliyorum. Benim de ailem oradaydı. Herkes o maç için gelmişti. Herkes iyi şeyler bekliyordu. İlk 11'de yer almamak benim için hayal kırıklığı oldu. İlk 11'de olmak isterdim ama bu profesyonel bir durum ve teknik bir karardı.

İlk yarıda çok iyiydik ve kontrol de elimizdeydi. Son maçlarda olduğu gibi 70'inci dakikadan sonra yine oyundan düştük. Burada kimse tek tek suçlanamaz. Bundan oyuncular sorumludur."

"TARAFTARLARA BORCUMUZU ÖDEYEBİLMELİYİZ"
"Şu anda yapmamız gereklen taraftarın bize verdiklerini geri ödeyebilmemiz. Geride kalan maçları en kuvvetli şekilde tamamlamamız lazım."

HAGI VE YAŞANAN SORUNLARA DAİR
"Her oyuncu ile herhangi bir teknik direktör aynı fikirde olamaz. Ne olursa, hangi şartlar altında olursa olsun her futbolcu sahaya çıkmalı ve %100'ünü vermelidir.
Misimovic hakkındaki hikayenin tamamını bilmiyorum ama bizler Hagi'ye karşı çok saygılı olduk. O çok büyük bir oyuncuydu."

"RIJKAARD KARİYERİMİN EN ÖNEMLİ İSİMLERİNDEN BİRİYDİ"
"Benim için Frank Rijkaard ile çalışmak kariyerimin en önemli şeylerinden biriydi. Rijkaard'ın gittiğini duyduğumda büyük hayal kırıklığına uğradım. Sezona iyi başlayamamıştık ama yavaş yavaş daha iyiye gidiyordu.

"DEDİKODULARIN HEPSİ YALANDI"
"Rikaard'ın ardından Hagi geldi. Benim gibi Baros gibi, Neill gibi ve Türk oyuncular hakkında "Hagi ile çalışmak istemiyor" gibi dedikoldular vardı. Ama bunların hepsi yalandı."

"KULÜP BİZİM VERDİKLERİMİZDEN FAZLASINI HAK EDİYOR"
"Bu kulüp bizim verdiklerimizden çok fazlasını hakediyor. Biz de geride kalan maçlarda en iyisini yapabilmeliyiz." Ben herhangi bir oyuncunun gelip de "Ben onunla çalışmam" diyebileceğine inanmıyorum."

"GALATASARAY ÇOK ÖZEL BİR KULÜP"
"Kimse unutmasın Galatasaray çok özel, çok önemli bir kulüp. Bakın ben Liverpool'dan geldim ama Galatasaray'ın ne kadar özel ve büyük olduğunu burada gördüm."

"TAKIMDA BİR GERGİNLİK VAR"
"Takımda bir gerginlik var. İstediklerinizi yapamayınca bir hayal kırıklığı oluyor. Galatasaray çok iyi oyunculardan oluşuyor. Herkes farklı bir açıdan bakabilir ve baskı oluşturabilir. Türk taraftarlarının tutkusu sizi bazen baskı altına alabiliyor ama buna iyi yanından bakmanız lazım."

"KALAN MAÇLARDA GALATASARAY'IN NE OLDUĞUNU GÖSTERMELİYİZ"
"Taraftarlar haklı kalan maçların hepsini de kazansak mutlu olmayabilirler. Biz kalan maçlarda Galatasaray'ın ne olduğunu göstermeliyiz."

RIJKAARD NEDEN GİTTİ? "BAŞIMA İŞ AÇABİLİRİM"
"Açıkçası Rijkaard neden gitti bilmiyorum. Bunları söylediğim için başıma iş açabilirim. Ama hakemler birçok maçta bizim aleyhimize çalıştı. Verilmeyen penaltılar vardı. Çok net faullerde hakemler "devam" dedi. Bize çıkan kırmızı kartlar... Hakemlerin kötü bir performans gösterdiğini söylemem lazım."

HALDUN ÜSTÜNEL'İN GİDİŞİ ÜZERİNE
"Galatasaray'a imza atmak için karar verdiğimde beni getiren Üstünel'di. Onunla hala konuşuyorum. Bazen akşam yemeğine de çıkıyoruz. Ondan sonra gelen Adnan Sezgin'in takımım kötü gidişinde bir etkisi olamaz. Sahada olan biziz. Bir takım idari kararlar olabilir ama sahada her şeyi yapması gereken biziz. Sorumluluık futbolculardadır. Ben Üstünel'i de Keita'yı da Elano'yu da özlüyorum. Bu futbol. Geçmişe dönmemek lazım."

"GALATASARAY İÇİN EN İYİ ZAMAN"
"Şu anda sıfırdan başlamak, dipten zirveye çıkmak için en doğru zamandır Galatasaray için. Ben kesinlikle burada olmak ve kariyerimi burada bitirmek istiyorum.

"BİZ %110 UMURSUYORUZ"
"Bazen futbolcuların umursamadığı söyleniyor. Ben çok net söyleyebilirim, bizler %110 düşünüyoruz her şeyi. Bazen çok iyi oynuyoruz ama son hamleyi yapamıyoruz. Bazen olmuyor. Bazen oyunun sonucunu değiştiremiyoruz."

YENİ TRANSFERLER HAKKINDA
"Bir teknik karardır. Gelenler de kaliteli isimler. Yeni teknik heyet de nelere ihtiyacımız olduğunu görecek. Bu çok iyi bir zaman. Galatasaray için her şeyin sıfırdan başlaması için çok iyi bir zaman. Biz bütün maçları kazanmak için sahada olmalıyız."

"OYUNCULAR YAN YANA OLMAYA ALIŞMALI"
"Oyuncuları bir anda sıfırlayamazsınız, oyuncuların yan yana olmaya alışması lazım. Bu dönem Galatasaray için çok önemli bir dönem."

TEKNİK ADAMLAR HAKKINDA: İSTİKRAR ÇOK ÖNEMLİ
"Teknik direktör değişiklikleri takıma etki ediyor diyebiliriz. Bir maça başkası ile çıkıyor ve istediklerini yapıyorsunuz. Sonraki maçta istekler ve yapmanız gerekenler değişiyor. Futbolda istikrar çok önemli.

"İŞLER KÖTÜ GİDİNCE TEKNİK ADAM GİDİYOR"
"Türkiye'de böyle bir anlayış var. İşler kötü gidince teknik adam gidiyor. Sahaya hiç bakılmıyor, Schuster'de olduğu gibi. Bence bir insana, bir teknik adama 2-3 yıl verilmesi lazım. Ondan sonra "Size şans verdik ama olmadı" denebilir. Altı ayda hiçbir şey olmaz. Sonuçta çalışıyorsunuz, şansa da ihtiyacınız var. İstikrarlı da olabilmeniz lazım."

ARDA HAKKINDA
"Arda'ya, daha doğrusu bir oyuncuya tavsiye veremezsiniz. Sonuçta herkes çocukken futbola başlar ve ilerlerken kararlar verir. Yönetim Arda'yı kaptan yaptıysa bunu kabul edeceksiniz. Dünyada birçok genç kaptan var. Arda'nın çok iyi bir kaptan olduğunu düşünüyorum. Bu kulübe de kaptan olarak çok yakışıyor bence. Zor bir sezon geçirdi, çok sakatlık yaşadı. Arda bence buranın 1 numarası olduğunu gösterdi. Bu arada Arda çok da komiktir. Beni de ilk geldiğimde çok güldürüyordu. Mutluluk çok önemli. Mutlu olduğunuzda iyi olursunuz. Arda'nın da mutlu olmaya ihtiyacı var. Arda'ya yapıştırılan etiket ne olursa olsun, Arda kendi olmak zorunda. Arda çok yetenekli bir isim. Her an her şeyi yapabilecek bir oyuncu Arda."

"ARDA AVRUPA TECRÜBESİNİ YAŞAMALI"
"
Bence yapabiliyorsanız, kesinlikle her zaman Avrupa'ya açılmalısınız. Arda'da da Avrupa'ya giderek o tecrübeyi yaşamalı. O fırsat kaçmamalı. Avrupa, futbol için en iyi noktadır. O tecrübeyi yaşamalı."

"19 NUMARA GİDİNCE ÇOK ÜZÜLDÜM"
"19 numaradan 99 numaraya geçmek beni üzdü. 19'un benim için anlamı çoktu. Her futbolcu için numara önemlidir. Ben 19 elimden alındığında çok üzüldüm. "Acaba zamanım mı bitiyor, gitmeli miyim?" dedim. Ama şimdi 99'u da çok seviyorum. Umuyorum bana şans getirir."

"RIJKAARD'IN GİDİŞİ BENİ ŞOKE ETMİŞTİ"
"Rijkaard'ın gitmesi bence şoke edici bir karardı. Bence Rijkaard'ı bazı oyuncuların anlamadığını düşünüyorum. Onun tarzı biraz farklıydı. Daha fit olmalı, kondisyonunuz daha iyi olmalı. Rijkaard da futbolcuların çok hazır olmadığını görünce alışık olduğu sistemden biraz farklı bir sistem oynatıyordu."

"YERİMİZİ BİZ KAZANMALIYIZ"
"Rijkaard geldiğinde beni de oynatmadı. 7-8 maç bekledim. Sonuçta hepimiz yetişkiniz ve elimizden geleni yaparak yerimizi kazanmalıyız Bir menajer seni oynatmıyorsa, seni sevmiyor demek değildir. Geri dönüp daha çok çalışmalısın. Bu da Türk futbolcularının öğrenmesi gereken şeylerden biri. Bu herkes için geçerlidir."

"BURADA ÇOK MUTLUYUM"
"Türkiye'de çok mutluyum. İstanbul'a geldiğim, Galatasaraylı olduğum için çok mutluyum. İnsanların sevilmesi zor değil, sevilmemesi zor ve kötüdür. Burada ailem çok mutlu, ben çok mutluyum."

"KONTRAT İÇİN SAVAŞACAĞIM"
"Ben yeni bir kontrat almak için savaşacağım. Ama kulüp farklı bir karar alırsa da saygı duyarım."

"GALATASARAY İYİ SONUÇLARI HAK EDİYOR"
"Umuyorum Galatasaray çok daha iyi sonuçlar alacaktır. Galatasaray bunu hak ediyor."

"BÜLENT ÜNDER'İ TERİM'İN YARDIMCISI OLARAK BİLİYORUM"
"Bülent Ünder'i şahsen tanımıyorum. Fatih Terim'in yardımcısı olduğunu biliyorum. Hakkında bir kaç şey duydum."

"YAŞANANLARDAN ÖTÜRÜ ÇOK ÜZGÜNÜM"
"Kalan maçlarda yeni kontrat için çalışacağım. Bu sezon yaşananlardan ötürü çok üzgünüm. Umuyorum geride kalan maçlarda umutlanmak adına bir şeyler vereceğiz."

"ŞAMPİYONLUK İÇİN TABİİ Kİ TRABZONSPOR" - "ALEX'E DE ŞAPKA ÇIKARTMAK LAZIM"
"Şampiyonluk için tabii ki Trabzonspor diyeceğim. Fenerbahçe çok iyi oynuyor. Alex harika bir sezon geçiriyor. Ama Türkiye ligi çok çılgın her şey olabilir. Umuyorum heyecanlı bir sezon sonu olur ve gerisi de gelir. Alex çok koşan, çok depar atan biri değil ama yaptıkları için ona da şapka çıkarmak lazım.

28 Mart 2011

3.Yaşımızı Kutluyoruz !!!

Futbol Güzel Oyundur - Okan Can Yantır

30 Ocak 2010 günü, bir Ankara öğleden sonrası. Manisaspor'un başında geldiği Ankaragücü deplasmanından 2-1'lik galibiyetle ayrılan Hikmet Karaman, basın toplantısına, Ankaragücü atkısıyla çıkıyor. Az önce Ankaragücü taraftarlarının kendisine gösterdiği sevgiden gururu okşanmış bir adam olarak başlıyor konuşmaya. Neden Ankaragücü tribünlerine "yumruk şov" yaptığını soran basın mensubuna aynen şöyle diyor: "Biz, hiç kimsenin başaramaz dediği dönemlerde burada görev yaptık. Zor şartlar altında ligde kaldık. Ankaragücü taraftarlarına teşekkür ediyorum; onlar bunu sonuna kadar hakettiler. Biz de dönem dönem yönetimlerle sorunlar yaşadık. Bazen, zamanı geldiğinde bırakıp gitmeyi bilmek gerekiyor." Maçtan sonra, rakip takım taraftarlarıyla kurduğu empati zaten idrak sınırlarını zorlamışken, konuşmasının sonunda, o dönem Ankaragücü teknik direktörü olan Ümit Özat'a gönderme yapması, fitilin ateşlenmesine neden oluyor.
Söz sırası, Ümit Özat'da. Bir sonraki akşam, televizyonda canlı yayına katıldığında, hafif de kabadayı bir duruş ve tonlamayla, ağzından şu cümleler dökülüyor: "Biz burada kimseden akıl alacak değiliz. Hele Hikmet Karaman'dan hiç alacak değiliz; o kendi işine baksın. Çıksın, Ankaragücü'nden neden kovulduğunu anlatsın önce." Gündemimizde fazla yer bulamadı ama futbol tarihimizin önemli atışmalarından biri yaşanıyordu. Doğrudan iki teknik direktör arasında, isim vererek, hedef göstererek...
Temelde tartışma, fikirlerin yeşerebilmesi ve ilerlemenin sağlanabilmesi için gerekli bir hadisedir. Bu yüzden tartışma iyidir; ama mantığını ve tarzını iyi belirlemek suretiyle. Kalabalığın gazına gelip anlamsız hareketler yaparak değil; o anlamsız hareketlere fevkalade kabadayı cevaplar vererek hiç değil.Spor dünyasının en efsane isimleri, zamanında öyle tartışmaların tarafları olmuştu ki... Ama sadece bir şeyi, küçücük bir şeyi, bizimkilerden farklı yapmışlardı, o kadar...
1974 yılının yağmurlu bir Yorkshire günü. İngiliz futbolunun lokomotiflerinden Leeds United, efsanevi hocası Don Revie'nin İngiltere Milli Takımı'nın başına geçmesinde sonra, alt ligden aldığı Derby County'yi, şampiyonluğa taşımış Brian Clough'la anlaşmıştı. Clough, imza töreninden önce Yorkshire TV'de canlı yayına çıktı. Programın sunucusu, sonradan senatörlük de yapacak olan Austin Mitchell'dı. Brian Clough'ın ani çıkışlarını bilen kanal yönetimi, yayını, ekran diplomasisi güçlü olan bir sunucuya emanet etmişti.
Televizyonlarının başındaki milyonlar, yavaş yavaş bir futbol efsanesine dönüşen Brian Clough'ın söyleyeceklerini merakla bekliyordu. Konuğunu selamlayan Austin Mitchell'ın ilk sorusuyla, o anda ekran başında olanlar, kendine güvenen ve futbolun güzel bir oyun olduğunu savunan bir adamın tiradına şahit olacaktı...
Austin Mitchell: Leeds United, Don Revie yönetiminde tüm başarıları kazandı. Böyle bir kulübe gelmek seni korkutmuyor mu?
Brian Clough: Yanlışın var Austin. Henüz Avrupa'da kupa kazanamdılar. Şu ana kadar kazandıkları başarıların da benim için önemi yok. Futbol güzel bir oyundur Austin; güzel oynanması gerekir. Leeds United kendini küçük düşürdü. Şampiyon oldular ama iyi bir şampiyon olamadılar. Kazandıkları ünvanın hakkını veremediler, mutlu olamadılar.
Austin Mitchell: Don Revie döneminde mutsuz olduklarını nereden çıkardın Brian?
Brian Clough: Mutlu olsalardı, böyle oynamazlardı.
Canlı yayını izleyen Don Revie, çileden çıkar. Takımın başında değildir ama Leeds United camiasında inanılmaz bir ağırlığı vardır. Hemen telefona sarılır, başkanı arar. Sitemlerini ilettikten sonra, "Bu kendini bilmeze gereken cevabı vereceğinizi umuyorum." diyerek kapatır telefonu.

O sırada, stüdyodan ayrılmış olan Brian Clough, Leeds United yönetimiyle yapacağı toplantı için stadın yolunu tutmuştur bile. Kendisine son kez çeki düzen verdikten sonra odaya girer. Bir şeylerin garip gittiği aşikardır; karşısında oturanların yüzünde, yeni bir teknik direktörü karşılamanın heyecanı yoktur. Başkan söz alır, "Brian, yayında söylediklerin neyin nesiydi. Don Revie, bu camianın efsanelerinden biridir. Kimse senden, birilerine meydan okumanı istemiyor. Lütfen, ilk fırsatta Don'dan özür dile." der. Ortam buz kesmiştir, yöneticiler, donuk yüzleriyle Brian Clough'ın vereceği cevabı beklemektedir. Önce bir kahkaha atar Brian Clough ve sonrasında şu cümleler dökülür ağzından: "Bence üzgün olmak yerine o blazer ceketli moruk suratlarınıza bir gülümseme kondursanız iyi ederiniz. Çünkü o herifin yaptıklarının fazlasını yapana kadar ne yemek yiyeceğim ne de uyuyacağım. Yorkshire birahanelerindeki çirkin heriflerin dillerinde artık tek bir isim olacak: Brian Clough!"
Brian Clough ile Don Revie arasındaki çekişme seneler öncesine; biri Leeds United'ın diğeri Derby County'nin teknik direktörü olduğu döneme dayanıyordu. Don Revie'nin Leeds'i hep başa oynuyordu. Derby County bir alt ligde başladığı mücadelesinde Brian Clough yönetiminde çıkışa geçmiş, birinci lige yüskelmesinin ikinci sezonunda da şampiyonluğa ulaşmıştı. Bu, o döneme kadar İngiliz futbolunun yaşadığı en büyük sürprizlerden biriydi. İkili bu dönemde birçok kez karşı karşıya geldi. Hatta Derby County'nin sahasında oynanan bir kupa maçı sonrası, Don Revie, Brian Clough'ın elini sıkmayınca, gerginlik yaşandı.
Brian Clough'ın dilinin kemiği hiç olmadı, hep bildiğini söylemeye devam etti. Avrupa kupasındaki Juventus kaşılaşması öncesi Leeds United maçına yedek takımla çıkmasını tavsiye eden Derby County başkanına şöyle demişti: "Bana çık ve kaybet mi diyorsun? Futbol güzel bir oyundur, unutma. Ama senin amacın iyi olmak değilse, hemen bu işi bırak." Başta Billy Bremner olmak üzere Leeds United takımı o gece Derby County oyuncularını sakatlamaktan hiç çekinmemişti. Don Revie, alınan skordan memnundu ama Derby County, Torino deplasmanına, beş eksikle gitmek durumunda kaldı. Başkan haklı çıkmıştı ama Brian Clough'ın hedefinde, bu sertliğin talimatını veren Don Revie vardı.
Zaman hem Don Revie'ye hem de Brian Clough'a cömert davrandı. Biri, İngiltere Milli Takımı'nın başına geçerken, Brian Clough yıllardır ezeli rakibi olan adamın yerine Leeds United'ın başına geçti. Artık hayallerini kurduğu yerdeydi ama daha söyleyecekleri vardı. İlk antrenmanında oyuncuları etrafına topladı ve şöyle dedi: "Bugüne kadar tüm kupaları kazandınız ama size tavsiyem hepsini çöpe atmanız çünkü hiçbirini dürüstçe kazanmadınız. Billy Bremner, sen gördüğüm en iyi kaptansın ama bana her maçta lazımsın; unutma. Hey İrlandalı, tanrı sana yetenek ve müthiş bir pas kabiliyeti vermiş; kramponlarını, artık rakiplerinin dizlerinden ve bileklerinden uzak tut. Bugünden itibaren bir daha Don Revie adını duymak istemiyorum. Kim onun adını anarsa, tüm sezon boyunca ayakabılarımı parlatır. Unutmayın, futbol güzel bir oyundur."
Brian Clough'ın futbol felsefesi, Leeds United'da karşılık bulmadı. Oyuncular, bu çizgi dışı adamı hiçbir zaman sevemedi. Billy Bremner'ın başını çektiği ekip, işine son verilmesi için elinden geleni yaptı. Takım, ligin ilk yedi maçında sadece bir galibiyet alınca, Brian Clough ile yollar ayrıldı.
İstifasının hemen ertesi günü Yorkshire TV'de yine Austin Mitchell'ın programına konuk olan Brian Clough'ı yayında sürpriz bir konuk bekliyordu; Don Revie. Don Revie, uzun uzun konuştuktan sonra Austin Mitchell, sözü Brian Clough'a verdi. Clough kameralara döndü ve şöyle dedi: "Don, benim seninle alıp veremediğim hiçbirşey yok. Evet, seninle ilgili kötü şeyler söyledim ama neden yaptım biliyor musun? Futbol güzel bir oyundur; ama sen hiçbir zaman bunu anlamadın. Kendi başarın için futbolu kirlettin."
Brian Clough birkaç ay sonra, ikinci lig ekibi Nottingham Forest'ın başına geçti. İkinci sezonunda, Derby County efsanesini beraber yarattıkları Peter Taylor da ekibe katılınca (Leeds United'a gelmemişti.) yeni bir mucizenin ilk adımları atılmaya başlandı. Takım önce birinci lige çıktı, sonra şampiyonluk yaşadı, ardından da iki kez üst üste Şampiyon Kulüpler Kupası'nı kazandı. Brian Clough artık yaşayan bir efsaneydi. Ağzında sigarası, elinde kupasıyla, düşüncelerini soran gazeteciye şöyle diyecekti: "Futbol işte bu yüzden güzel bir oyun."
Zaman, Brian Clough efsanesini daha da büyüttü. Don Revie, İngiliz Milli Takımı'nda tutunamadı, daha sonra gittiği Arap takımlarında da mutlu olamadı. Biran Clough, sivri dili nedeniyle hiçbir zaman İngiliz Milli Takımı'nın başına getirilmedi belki ama o takımı çalıştıramamış en başarılı teknik direktör olarak anıldı hep. Hep doğru bildiği yolda ilerledi; futbolun güzel bir oyun olması için çabaladı.
Soğuk bir Ankara günü, maç sonrasında rakip takımın atkısını takan, rakip takım taraftarlarına sempatik mesajlar gönderen Hikmet Karaman da, ona katıldığı bir televizyon programında kabadayı üslupla cevap veren Ümit Özat da hiçbir zaman Brian Clough olamayacak. Çünkü çok belliydi; ikisi de durumu kişisel rekabete dökmüşlerdi. Ağızlarından bir kere bile, "futbolun güzelliği" ile ilgili tek kelime çıkmadı. Akıl verdiler, yol gösterdiler, öyle olmaz böyle olur, bak ben yaptım dediler... Ama futbolun güzelliği için tek bir cümle etmediler.
Brian Clough, Leeds United'dan kovuldğu gün katıldığı programda karşısına çıkan Don Revie'ye son olarak şöyle demişti: "Hani yıllar önce bir kupa maçı sonrası elimi sıkmamıştın ya; beni görmediğin iddia etmiştin. Oysa beni görmüştün ama küçümsediğinden selam vermemiştin. Bundan sonra adımı hiç unutmayacaksın; çünkü futbol güzel bir oyundur ve zaman, bunu sana öğretecektir."
Futbol gerçekten güzel bir oyundur ve efsane olabilmenin sırrı, bu güzelliğin peşinde koşmaktır. Futbol aslında bu kadar basittir...

Balotelli Mala Bağlarsa... :)

#blogumadokunma!

Sen Kaşındın Adnan Polat !

Sarı-kırmızılı kulübün 106 yıllık tarihinde bir ilk gerçekleşti, mali yönden aklanan Başkan Adnan Polat ve yönetimi idari açıdan ibra edilmedi...

Başkan Polat’ın yanı sıra yönetim kurulundaki bütün üyeler, Cemal Özgörkey ve Mehmet Helvacı da yapılacak ilk kongrede aday bile olamayacak.
Bu tablo bütün taşları yerinden oynattı. Geçen hafta başkan adaylığını açıklayarak mali genel kurulun kaderini belirleyen Ünal Aysal tek kaldı .

Galatasaray, 106 yıllık tarihinin en önemli ve en hararetli Mali Genel Kurul toplantısını dün yaptı. Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre Merkezi Anadolu Auditorium’da düzenlenen ve tam 9.5 saat süren toplantıda kulüp tarihinde bir ilk gerçekleşti.

Polat, internette bir yazıyla Divan Kurulu Başkanlığı’na hakaret eden bir üyenin disiplin cezasını, özel hayatı korumak amacıyla affettiklerini belirtirken, “Ancak, bu özel, kapalı sitelerde Galatasaray başkanını, başkanlık makamını ve yöneticilerini ciddi şekilde zedeleyen yazılar var. Bir internet sitesinde, bana ciddi şekilde küfür eden bir kişi var. Onun burada olduğunu biliyorum. Eğer erkekse karşıma çıksın, burada söylesin” diye konuştu. Bu sırada salondan “İsmini açıkla” diye bağıranlar oldu.

‘150 bin dolar 3 saatlik gelirim’
Başkan Polat, kulübe, ailesine ait Polat Renassaince Oteli’nden kesilen faturalarla ilgili de “Galatasaray’a ait misafirleri, sadece Polat Ailesi’ne uygulanan tarife üzerinden otelde konuk ettik. Toplam 150 bin dolarlık fatura kesilmiş. Bu para, benim 3 saatlik gelirim. Bunu cebime indirerek zengin mi olacağım. İthamları yaparken, mesnedi olması lazım. Ufak tefek rakamlarla Galatasaray’ı yıpratmaya kimse çalışmasın” ifadelerini kullandı.

Son hamlesi işe yaramadı!
Kongrenin sonunda eleştirilere yanıt veren Polat, İzzettin Doğan ile Özkan Olcay’ın geçtiğimiz günlerde kendisini ziyaret ettiğini dile getirerek, “Bana, ’Sıkıntıyı gidermek için bir şeyler yapman lazım’ deyip, bir erken seçim kararı alınmasının doğru olacağını söylediler. Genel Kurul toplantısının yapılmasının doğru olacağını belirttiler. Ben de onlara, ‘Bir hafta, 10 gün içinde durumu değerlendiririz. Galatasaray’ın ali menfaatleri neyi gerektirirse onu yaparız’ dedim Ancak, iki bin kişinin katıldığı bu toplantı sonunda; bu durumu kısa sürede değerlendirip kararımızı önümüzdeki hafta açıklayacağımızı söyleyebilirim” ifadelerini kullandı. Polat’ın bu sözleri de muhaliflerin düşüncelerini değiştirmedi, salondan yine büyük tepki geldi.

‘İnşallah sıkıntı OLMAZ’
Toplantıda en son söz alan başkan Adnan Polat, tarihi bir kongre yaşadıklarını ifade etti. Katılımın çok yüksek olduğunu belirten Polat, “Katıldığınız için hepinize teşekkür ediyorum. Bu beni çok memnun ediyor. Ancak bugün alınan kararlar inşallah önümüzdeki günlerde kulübümüze sıkıntı yaratmaz” dedi.

Adnan Polat başkanlığındaki yönetim kurulu, mali bakımdan ibra olurken, idari bakımdan aklanmadı. 1987 kongre üyesinin katıldığı toplantıda Adnan Polat yönetimi, ilk olarak oy çokluğuyla mali yönden ibra edildi.

Ardından gerçekleştirilen idari ibra oylaması sonrasında genel kurul divanı, yönetim kurulunun oy çokluğuyla ibra edilmediğini duyurdu. Bunun üzerine kürsüye gelen Başkan Polat itiraz ederek, sayım yapılmasını isterken, üyelerin çoğunluğu, “İstifa, istifa” şeklinde tempo tuttu.

Yapılan itiraza rağmen Türker Arslan başkanlığındaki genel kurul divanı, ilk açıklanan kararı kabul etti. Yönetimin idari bakımdan ibra edilmemesi Başkan Adnan Polat’a büyük bir şok yaşattı. Türker Arslan’ın, yönetim kurulunun idari yönden ibra edilmediğini açıklamasından sonra salonda çok büyük bir coşku yaşandı. Toplu şekilde ayağa kalkan sarı-kırmızılı kongre üyeleri bir süre, “Rerere rarara Galatasaray, Galatasaray Cim-Bom-Bom” tezahüratı yaptı.
Sarı-kırmızılı kulübün tüzüğüne göre 30 gün içinde seçimli genel kurul toplantısının yapılması gerekiyor. Tüzüğün 87. maddesinin 22. fıkrası, yönetimin idari veya mali açıdan ibra edilmemesi halinde 30 gün içinde olağanüstü seçim genel kurulunun toplanacağına hükmediyor. Tüzüğün 59. maddesi ise aklanmayan kulüp başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin bir seçim dönemi geçmeden aday olamayacaklarını karara bağlıyor.

Çelebi ve Haşhaş ikna edemedi
Bu tüzük maddelerine göre Başkan Adnan Polat ve yönetim kurulundaki tüm üyeler yapılacak kongrede aday bile olamayacak. Başkan adaylığı planları yapan Mehmet Helvacı’nın yanı sıra yönetim kurulundan istifa eden ve başkan adaylığını açıklayan Cemal Özgörkey de seçime giremeyecek.

Mevcut tabloda geçen hafta başkan adaylığını açıklayan Ünal Aysal tek kaldı. Bu durum, Galatasaray Eğitim Vakfı Başkanı İnan Kıraç ile camianın desteğini arkasına alan Aysal’ın başkanlık için elini çok güçlendirdi.

Öte yandan 2. Başkan Işın Çelebi ile Genel Sekreter Ali Haşhaş’ın dün Başkan Polat’ı erken seçim kararı almaya ikna edemedikleri ortaya çıktı. İkilinin uzun uğraşlara rağmen Polat’a geri adım attıramadıkları öğrenildi.

İŞTE TÜZÜK MADDELERİ
Madde 87.22: Genel Kurulca mali ve/veya yönetsel yönden aklanmama durumunda, en geç 30 (otuz) gün içinde Olağanüstü Seçim Genel Kurulu’nu toplantıya çağırmak.

Madde 59: Aklanmayan Kulüp Başkanı ile Yönetim Kurulu ve Denetim Kurulu üyeleri bir seçim dönemi geçmeden yeniden aday olamaz ve seçilemezler.

Önce ‘rüşvet vermeyiz’ dedi
Kongrenin açılış konuşmasını yapan Başkan Adnan Polat, kulüpte yakın bir tarihte seçim olmayacağını ima ederek, “Galatasaray demokrasisinin kuralları tüzükte yazılıdır, biz buna uyacağız” dedi. “Göreve geldiğimizden bu yana devamlı itham altında kaldık” diyen Polat, sözlerini şöyle sürdürdü: “Medyaya belli kesimler tarafından senaryolar verildi. Son dönemde imza kampanyası tehditleri çıktı. ’Seçime gitmezseniz ibra etmeyiz’ tehditleri hep önümüze konuldu. Açıkçası, Galatasaray’ın yönetimi ve başkanı olarak bizim, ibra olmak için seçim şantajını kabul etmemiz mümkün değildi. Seçim rüşveti vererek ibra olmaktansa, ben ibra olmamayı tercih ederim.”

‘Eğer erkekse karşıma çıksın’

Polat, internette bir yazıyla Divan Kurulu Başkanlığı’na hakaret eden bir üyenin disiplin cezasını, özel hayatı korumak amacıyla affettiklerini belirtirken, “Ancak, bu özel, kapalı sitelerde Galatasaray başkanını, başkanlık makamını ve yöneticilerini ciddi şekilde zedeleyen yazılar var. Bir internet sitesinde, bana ciddi şekilde küfür eden bir kişi var. Onun burada olduğunu biliyorum. Eğer erkekse karşıma çıksın, burada söylesin” diye konuştu. Bu sırada salondan “İsmini açıkla” diye bağıranlar oldu.

‘150 bin dolar 3 saatlik gelirim’
Başkan Polat, kulübe, ailesine ait Polat Renassaince Oteli’nden kesilen faturalarla ilgili de “Galatasaray’a ait misafirleri, sadece Polat Ailesi’ne uygulanan tarife üzerinden otelde konuk ettik. Toplam 150 bin dolarlık fatura kesilmiş. Bu para, benim 3 saatlik gelirim. Bunu cebime indirerek zengin mi olacağım. İthamları yaparken, mesnedi olması lazım. Ufak tefek rakamlarla Galatasaray’ı yıpratmaya kimse çalışmasın” ifadelerini kullandı.

Son hamlesi işe yaramadı!
Kongrenin sonunda eleştirilere yanıt veren Polat, İzzettin Doğan ile Özkan Olcay’ın geçtiğimiz günlerde kendisini ziyaret ettiğini dile getirerek, “Bana, ’Sıkıntıyı gidermek için bir şeyler yapman lazım’ deyip, bir erken seçim kararı alınmasının doğru olacağını söylediler. Genel Kurul toplantısının yapılmasının doğru olacağını belirttiler. Ben de onlara, ‘Bir hafta, 10 gün içinde durumu değerlendiririz. Galatasaray’ın ali menfaatleri neyi gerektirirse onu yaparız’ dedim Ancak, iki bin kişinin katıldığı bu toplantı sonunda; bu durumu kısa sürede değerlendirip kararımızı önümüzdeki hafta açıklayacağımızı söyleyebilirim” ifadelerini kullandı. Polat’ın bu sözleri de muhaliflerin düşüncelerini değiştirmedi, salondan yine büyük tepki geldi.

‘İnşallah sıkıntı OLMAZ’
Toplantıda en son söz alan başkan Adnan Polat, tarihi bir kongre yaşadıklarını ifade etti. Katılımın çok yüksek olduğunu belirten Polat, “Katıldığınız için hepinize teşekkür ediyorum. Bu beni çok memnun ediyor. Ancak bugün alınan kararlar inşallah önümüzdeki günlerde kulübümüze sıkıntı yaratmaz” dedi.

14 Mart 2011

Galatasaray'ın B*kunu Çıkardılar !

Brezilya dizisi değil, skandallar dizisi, Bu iddialar Galatasaray'ın ne halde olduğunu gösteriyor.

Galatasaray'ın tarihinin belki de en kötü sezonu yaşıyor. Sarı Kırmızılı takım önlenemez bir düşüş içinde . Elbette bu önlenemez düşüşün bazı nedenleri de var. 2008 yılından beri çok hızlı bir kadro revizyonu yaşayan futbol takımı, bu ölçüsüz değişimin sancılarını fazlasıyla yaşıyor. Sezon içinde hoca değişikliği yaşanmasına karşın takımdaki kötü gidişin önüne bir türlü geçilemedi. Rijkaard döneminde başlayan disiplinsizliğe ise George Hagi'nin de çözüm bulamadığı gözlemleniyor.

NELER YAŞANMIŞ NELER ?

Florya Metin Oktay Tesisleri'nda sızan iddialar ise yenir yutulur cinsten değil. Yıllar önce Kolombiyalı kaleci Mondragon'a yakınlığı sonrasında futbolcular ile yakınlık kuran "Arab Mehmet" isminde genç bir taraftarın artık tesiste yatıp kalktığı ve bazu futbolculara gece geç saatlerde kadın getirdiği ileri sürülüyor. Aynı iddiaya göre tesis içerisinde kadınlarla resim çektiren Barış Özbek'in disiplinsizliği Florya'da dilden dile dolaşıyor. Barış'ın tesiste çektirdiği resimlerin Teknik Direktör Hagi tarafından görüldüğü ve bu yüzden Hagi'nin 2 haftadır Barış'ı kadroya almadığı öğrenildi.

ADNAN POLAT BARIŞ'IN İPİNİ Mİ ÇEKİYOR?

Ankaragücü yenilgisi sonrası sızan haberlerde ise başkan Adnan Polat'ın "Barış'ı artık Florya'da görmek istemiyorum. Hemen kovun" talimatını verdiği biliniyor. Çünkü, Hagi'nin 2 haftadır kadroya almadığı Barış'ı başkan Polat'ın isteği üzerine Ankaragücü maçının 18 kişilik kadrosuna aldığı ileri sürüldü. Ancak Barış'ın oyuna girmesi sonrasında galip durumdaki takımın 3-2 yenik duruma düşmesi başkan Adnan Polat'ı çileden çıkardı. Bir yığın disiplinsiz hareketleri yüzünden topun ağzında olan Barış'ın kulüpten kısa bir sürede gönderilmesine kesin gözüyle bakılıyor.

ANTRENMANA İÇKİ KOKAN AĞIZLA GELEN FUTBOLCULAR!

Çökşdeki acı gerçekler bir bir ortaya çıkıyor. Darmadağınık görüntü içerisindeki futbolcuların bu sezonu bitirmek için gün saydıkları fazlasıyla hissedilen bir gerçek. Florya'ya isteksiz bir halde gelen futbolcuların çoğu aynı isteksizliği antrenmanda sürdürdükleri gözleniyor. Ancak bir iddia var ki yine camiayı kızdıracak türden. Bazı futbolcuların ağzı içki kokan bir halde sabah antrenmanına geldikleri ve bu halde antrenmanı tamamladıkları öğrenildi. Bu duruma tepki gösteren diğer futbolcular ile içkici futbolcular arasında da soğukluk yaşanıldığı bildirildi.

Takım içindeki arkadaşlık sıfıra vururken, Harry Kewell'ın sakat olmayıp tesise geldiği ender günlerde yemekhanede Lucas Neil yok ise kimseye selam vermeyip tesisi terkettiği biliniyor. Kewell'ın Ankaragücü maçının devre arasında kendisiyle konuşan kaptan Arda'ya (Shut up) kes sesini diye terslediği de sızan haberler arasında.

NE GRUBU, 5-10 GRUP VAR !..

Yabancı futbolcular içinde Baros'un tek başına takılıp kimseyle konuşmadığı biliniyor. Pino, Kazım ve Lorik Cana da yalnızları oynuyor. Lucas Neil ile vatandaşı Harry Kewell aynı telden çalıyor. Yerli futbolcular arasındaki kopukluk tavan yapmış durumda. Takım içerisindeki dağınıklığa kaptan Arda'nın çözüm bulamadığı ve her kötü durumda fatura kesilenlerin başında gelen Ayhan ile Servet'in de küskün olmaları yüzünden artık hirbir şeye karışmadıkları dillendiriliyor.

Çöküşün birçok nedeni olduğu bir gerçek. Son üç yılda sayısız yanlış transfere imza atan syönetim, takım içerisindeki disiplinsizliğe ve kaybolan arkadaşlığa da bir çözüm üretemeyince kriz anlarında kendi ayrı bir kriz olan teknik direktör George Hagi ile birlikte çöküşünü istikrarlı bir şekilde sürdürüyor. Fenerbahçe ile derbi öncesi şimdi durum bu... (Kadir Çetinçalı)

KUPA GALATASARAY'IN !!!

Galatasaray Medical Park, Spor Toto Kadınlar Türkiye Kupası finalinde Tarsus Belediyesi’ni 68-53 mağlup ederek kupayı 8. kez müzesine götürdü.

Potanın kraliçesi Galatasaray

Spor Toto Kadınlar Türkiye Kupası finalinde Galatasaray Medical Park ile Tarsus Belediyesi, Gaziantep’te karşı karşıya geldi.

Galatasaray Medical Park, ABD’li oyuncusu Fowles’ın yıldızlaştığı maçta Tarsus Belediyesi’ni 68-53 yenerek 8. kez mutlu sona ulaştı.

Karşılıklı basketlerle başlayan karşılaşmanın ilk 5 dakikası 8-8 eşitlikle geçildi. Işıl Alben’le oyuna ağırlığını koyan Galatasaray, ilk çeyreğin son 1.5 dakikasına 16-10 üstün girdi ve çeyreği de 23-16 önde kapattı.

İkinci çeyreğe Fowles’ın basketiyle başlayan sarı kırmızılılar, farkı 9 sayıya kadar çıkardı. Ancak oyundan kopmayan Tarsus Belediyesi, farkı 3 sayıya kadar indirmeyi başardı ve soyunma odasına 35-32 geride gitti.

Karşılaşmanın ikinci devresi de karşılıklı basketlerle başladı. Fowles’ın bulduğu basketlerle ipleri yeniden ele alan Galatasaray, 3. çeyreğin bitimine 3 dakika 40 saniye kala farkı çift hanelere taşıdı: 48-38. Farkı açmaya devam eden sarı kırmızılılar, son çeyreğe de 52-41 önde başladı.

Son çeyreğe de etkili başlayan Galatasaray, bulduğu kolay sayılarla farkı açmaya devam etti ve ilk 4 dakika içinde farkı 14 sayıya çıkarttı. Kalan sürede oyundan kopan rakibi karşısında rahat bir oyun sergileyen sarı kırmızılılar, salondan 68-53 galip ayrıldı.

Galatasaray'da Fowles 26 sayı -11 ribaundla maça damga vuran isim olurken, Augustus 8 sayı - 8 ribaund - 2 asistle, Catchings de 11 sayı - 6 ribaundla galibiyette büyük pay sahibi oldu.